Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Header reklam
Selim Öztürk

“KORUYUCU HEKİMLİK”ten “TEDAVİ EDİCİ HEKİMLİK”e

Sağlık nedir?

Kelime anlamı olarak; kişilerin bedenen, ruhen, sosyal ve çevresel olarak tam bir iyilik halidir. Peki kaçımızın sağlığı tam anlamıyla bu tanıma uyuyor? Bu sorunun cevabını sizlere bırakıyorum.

OECD 2021 Sağlık İstatisliklerine göre; Türkiye’de her bin kişiye 2 doktor, 2.4 hemşire, 2.9 hasta yatağı düşüyor.

Peki sağlık politikasının temeli ne olmalıdır?

Vatandaşın doktora kolay ulaşması mı? Vatandaşın doktora ihtiyaç duymamasını sağlama amacı ile bütüncül bir tıp anlayışı mı?

Son dönemlerde, Cumhuriyet’in ilanı ile Sağlık Sisteminde ön planda olan “Koruyucu Hekimlik” arka plana itilerek “Tedavi Edici Hekimlik” ön plana çıkarılmıştır.

Bu politika ile Sağlık Ocakları kapatılmış, Aile Hekimliği Modeli ile birinci basamak sağlık hizmetleri özelleştirilmiştir. Orta ve alt sınıfın kolayca ulaştığı Devlet Hastaneleri kapatılarak yerine kendi içinde özelleşmiş, ulaşımı, kontrolü, denetlemesi zor olan Şehir Hastaneleri açılmıştır. Sevk sisteminin kaldırılması ile hastanelerde hasta yoğunluğu artmıştır.Ayrıca ilaç ve tıbbi malzemede dışa bağımlılık daha da derinleşmiştir.

Sağlık Sisteminin bileşenlerinin gözünden bakacak olursak;

Doktorlarımız ve yardımcı sağlık personellerimiz son dönemde artan sağlıkta şiddet olayları ile birlikte güvenlik endişesi içerisinde görevlerini yapmaya çalışırken tanı – tedavi sürelerine ayrılan sürenin kısalığı ayrıca sevk sisteminin ortadan kaldırılması ile de hasta yoğunluğu içerisinde boğuşuyorlar.( Bir doktor arkadaşım son değişiklikle MHRS’den iki farklı hasta aynı gün ve aynı saate randevu alabildiğini söyledi.) Performans sistemi ile sağlık pastasına ortak edilmeleri ise tam bir “Win – Win”politikası. Özel Hastanelerde görev yapan doktorlarımıza karşı ise sermayedarlarına (patron) kazandırdığı para ile belirlenen hekimlik algısı var. Bu şartlarda doktor ve yardımcı sağlık personelinden ne kadar verim alınabilir?

Eczacılar ise greve hazırlanıyor. Çünkü her altı eczacıdan biri işsiz ve her iki eczaneden birisi kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. “İlaç Fiyat Kararnamesi” 2009’dan bu yana güncellenmiyor, eczanelere ilaçtan kar oranı revizyonu yapılmadığı için artan maliyetlerle birlikte sektör kapanma noktasında. İstatisliklere göre Kamuda 30.000 eczacı çalışması gerekirken yaklaşık 4000 eczacı kamuda istihdam ediliyor.

Sağlık Sisteminin bir diğer bileşeni ilaç firmaları. Yerli ilaç firmalarının en önemli sorunu, ödeme alamadıkları için AR-GE’ye yatırım yapamamak ve yeni “Tıbbi Cihaz Mevzuatı” na uyumlaşma için bütçe ayıramamak. Ayrıca son dönemlerde hammadde temini konusunda yaşadıkları problemlerin yanı sıra hammadde girdilerinde %18 KDV ile hammadde alıp, %8 KDV ile satış yapılması nedeniyle ithal firmalarla rekabet edemiyorlar. İlaç sektörünün en önemli bileşeni ise hiç şüphesiz Tıbbi Ürün Satış Mümessileri, son bir kaç yılda çalışma şartları ve özlük hakları konusunda standartları iyice düştü. Bununla beraber karşılaştıkları baskı ve mobbing arttı. Sektörde çalışan bir çok arkadaşımız “sessiz istifa” sürecinde…

Peki ne yapmalıyız?

  1. Sağlıkta kaynaklar verimlilik üzerinden kullanılmalı.
  2. SUT( Sağlık Uygulama Tebliği)’da geri ödeme kalemleri maliyet – etkinlik çalışmaları ile yeniden yapılandırılmalı.
  3. Performans sistemine son verilmeli
  4. Sağlık Personellerinin ve hastaların sağlık kuruluşlarında güvenliği arttırılmalı.
  5. Sağlık Personeline yönelik şiddete karşı “sıfır tolerans” ilkesi ile hareket edilmeli.
  6. KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) Projeleri durdurulmalı.
  7. Kapatılmış olan şehirlerin merkezi konumunda bulunan, ulaşımı ve erişimi kolay, yüksek verimlilik ile çalışan Hastaneler mevcut konum ve arsaları üzerinde yenilenerek tekrar açılmalı.
  8. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri tekrar kamu hizmetine dönüştürülmeli.
  9. Birinci basamaktan sevk tekrar işlemeli.
  10. “İlaç Fiyat Kararnamesi” tekrardan düzenlenmeli ve kamuda çalışan eczacı kontenjanı attırılmalı.
  11. Hammadde üretimi temel alınarak yerli üretim desteklenmeli.
  12. Yabancı ilaç şirketleriyle ortaklıkta teknoloji transferi şart koşulmalı.

Sıraladığım maddeler ilk aklıma gelenler. Liste uzar gider. En kısa zamanda bu konularda düzenleme yapılmaz ise övündüğümüz sağlık sistemimizin sorunları daha da derinleşebilir. Hatta çökebilir!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER