Yazımın başlığı, içinde düşünme kelimesi geçen deyimlerimizden sadece biri. Atasözlerimizde bu konuda oldukça zengin. Düşüne düşüne görmeli işi, sonra pişman olmamalı kişi. Akıllı düşünene kadar deli oğlunu everir. Düşünmeden yatan, üşenmeden kalkar. Zararını düşünen kar edemez. Bu kadar halka mal olduysa vardır bir bildikleri deyip düşünmeye koyuluyorum.
Düşünmek eylemi beynimizle başlıyor, aklımızla yol alıyor. Dönem dönem moda olan, sürdürmekte ne yazık ki zorluk çekilen sağlıklı yaşam hallerimiz vardır. Spora başladım, yeşil çaya ağırlık verdim, sigarayı bırakmaya çalışıyorum, kırmızı et tüketimini azalttım gibi kasları güçlendirme, yağ yakımını hızlandırma, akciğerleri dinlendirme, damar tıkanıklarını önleyebilme adına amacı belli davranışlar. Envai çeşit sağlıklı yaşam reçeteleri arasında en çok ihmali galiba beyin yaşıyor. Elbette ki dolaylı yollardan ucundan kıyısından faydası muhakkaktır. Ama ucundan kıyısından. Biraz farkındalıkla düşünmeye çalışırsak şu soru pek yerinde olacaktır. Beyin ölümünden sonra geriye ne kalıyor ? Koca bir hiç. Geri dönüşü mümkün olmayan yaşamsal fonksiyonlar. Tam da burada beynimizin ne kadar önemli bir organ olduğunu hatırlamak kendimize yapabileceğimiz en güzel iyiliklerden.
Patinaj çekercesine aynı sorunlar (ilişkiler, kötü hissetme hali, eylemsizlik, motivasyon kaybı…) günlük yaşantının bir parçası haline geldi. Oysa yaşamla baş etme becerisinin geliştirilebilirliği göz ardı ediliyor. Sorunlarla patinaj çekende beynimiz, baş edebilende yine beynimiz. Zihinsel performanslarımız (dikkat, mantık-muhakeme, konsantrasyon, hafıza..) gelişemedikçe 7’den 77’ye hep aynı çözümsüzlük. Oyuncağını arkadaşıyla paylaşmak istemeyen 4 yaş çocuğunun da, sınavda art arda soruları yapamayınca panik yaşayan gencin de, ilişkisinde sıkışmışlık yaşayan yetişkinin de, sabah bu ilacı içtim mi acaba diye tereddüt yaşayan yaşlı bireyinde karşılaştıkları problemlerin kaynağı birbirinden farklı değil. Bu kaynak, yaşamda strateji geliştirememe durumu. Sorunlar karşısında büyük kaybımız.
Nasıl olacak bu iş kısmına gelecek olursak, beynin konfor devresini bozmakla başlamak en makul olanı. Çocuklar, gençler; düşünce egzersizlerine yönelebilir. Yetişkinler; sıradan hale gelmiş (aynı yoldan eve, işe gitme vs.) alışkanlıklarını farklı yollardan yapmayı deneyebilir. Yaşlılar; sudoku, bulmaca çözebilir, geçmişte edinmiş olduğu hobilerini yeniden ele alabilir. Belli rutin alışkanlıklar ‘Niye böyle yapmıyorum ki ?’ sorusuyla irdelendikçe eylemler değişir, zihin de yeniden şekillenmeye başlar. Beyin farklı durumlara adapte olabilme yeteneğini hatırlar. Böylelikle yukarıda bahsettiğim yaşamda strateji geliştirme durumu ufak ufak hareketlenmeye başlar. Tavsiyeler bir kez bilemedik iki kez yapılmayla mucizevi sonuçlar elde edilmesi yaşamda mümkün değildir. İşleye işleye pasları sökmek istikrarlı eylemlerle mümkün. Bırakın bu aralar biraz kafanız karışsın. Akıl devreye girsin, elbette taşlar er geç yerine oturacaktır.
Psikolog Seçil SARAÇOĞLU