Yerli üretim, yerli tüketim

Hepimiz hatırlarız; eskiden okullarımızda Yerli Malı Haftası etkinlikleri düzenlenir, hepimiz yerli üretimlerimizi getirir, etkinliklerde onları tüketirdik. Aslında basit gibi görünen bu etkinlikler çok önemli mesajlar verirdi. Ki bunu son yıllarda; tarım başta olmak üzere bütün sektörlerde dışa daha da bağımlı hale gelmemizden anlıyoruz. 

 “Tutum, Yatırım ve Yerli Malı Haftası” 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanıyor. Peki bununla ilgili hiçbir organizasyon gördük mü? Ne yazık ki hayır.  Gereksiz bir sürü gün hafta şatafatlarla kutlanırken, Yerli Malı Haftası duyulmadı bile. Haftanın adı sadece takvimler üzerinde kaldı.

***

Son yıllarda dünyada yaşanan olumsuzluklar nedeniyle gıdaya erişimin zorlaştırdığını belirterek “Bu durumda yerli üretimin, bitkisel ve hayvansal üretimde kendine yeter olmamızın, yerli malının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yıllarca yerli malı haftalarında kullanılan “ Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” sloganının anlamını bugün çok daha iyi idrak ettiğimiz günleri yaşıyoruz .

Türkiye’nin dünyada, sebze ve meyve ile bazı ürünlerde birinci, çok sayıda tarım ürününde ilk sıralarda yer alıyor idi! İdi diyorum bu özelliğimizi her geçen yıl bir çok üründe kaybediyoruz.  Birçok meyve, sebze türünün yetiştiği ülkemizde sofralarımızda yerli malı ürünlerin olması gerekir. Ancak ülkemizin yeterince üretim yapamadığı bazı stratejik ürünleri ithal etmek zorunda kaldığımız da bir gerçektir. Ülkemiz potansiyeli neredeyse hiçbir ülkede olmayacak kadar zengin bir tarım ülkesidir. Yapısal sorunlarımız nedeniyle kullanamadığımız tarımsal potansiyelimizin tamamını kullanmamız durumunda 85 milyon insanımızın gıda güvencesini yerli üretimle sağlamakla kalmayız, rahatlıkla içerisinde bulunduğumuz coğrafyanın gıda ihtiyacını da karşılayabiliriz.

***

Yerli malı üretiminin artırılması küçük aile işletmelerinin desteklenmesinden geçer. Çünkü yerli malı üretimini bu işletmeler sağlamaktadır. Dolayısıyla küçük aile işletmelerini yaşatmak zorundayız. Küçük aile işletmeciliğine verilen desteklerin artırılması tarımdaki sürdürülebilirliğin en temel çözümlerinden biridir. Genç neslin tarımda kalması, kırsaldan kente göçün önlenmesi ve tarımsal faaliyetin kuşaktan kuşağa aktarılması için küçük aile işletmeleri daha fazla desteklenmelidir. Gıdanın etkili güç olduğu günümüzde 85 milyonluk nüfusumuzun gıda güvencesini sağlamak için küçük aile işletmelerinin maddi ve manevi desteklerden önemli pay alması tarım ve hayvancılığımızın daha iyi yerlere gelmesini sağlayacaktır.

Yerli malı tüketim bilincinin oluşturulmasına ilişkin seferberlik başlatılması gerekir. İnsanlarımızın yerli malı tüketmesine ilişkin topyekûn seferberlik ilan edilmelidir. Yerli mal tüketimi yanında tamamen yerli üretim olan ve insan sağlığı ve beslenmesinde hayati önemi olan küçükbaş hayvan et ve süt ürünlerinin tüketiminin de yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Dolayısıyla yerli üretime ağırlık vermemiz yerli malı kullanımı ile ilgili bilinci insanımıza kazandırmamız gerekiyor. Yerli malı üretiminin önündeki engellerin kaldırılması üretim artışını sağlayacaktır. Önümüzdeki yıldan itibaren özellikle girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle birlikte üretimin artacağını ve sonuçta insanlarımızın daha fazla tüketime yöneleceklerini bekliyoruz. Ayrıca yerli malı kullanırken tutumlu olmamız, savurganlıktan kaçınmamız, dinimizce de haram olan israftan uzak durmamız geleceğimiz adına son derece önem arz etmektedir.
Sözün özeti; Türkiye’nen derhal ve daha fazla vakit kaybetmeden tarımda ve hayvancılıkta milli bir politika oluşturup hayata geçirmesi, üretim ekonomisi ile birlikte üretim safhasını geçmesi şarttır. Yoksa böyle her şeyi dışarıdan alarak sürdürülebilir bir ekonomi de olmaz kalkınma da.