Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
ihsan kafadar

STRATEJİK ORTAĞIMIZ AMERİKA

1949 yılında, NATO’ya girmemizle başlayan, ABD’ ile ilgili ilişkilerimiz ve stratejik ortaklığımız, ilk yıllarda çok iyi gitmiştir. Rusya’da, iktidarda olan Stalin’in Kars ve Ardahan’ın  Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne (SSCB) geri verilmesi, istenmesine karşılık girdiğimiz NATO, o yıllarda, ülkemizin güvenliğini sağlayan önemli bir unsur olmuştur. 1950-1953 yıllarında olan Kore’deki  savaşa, Türkiye’de, bir tugay askerle katılarak, NATO saflarında yerini alırken,  ABD’ne de destek olmuştur.  

İkinci dünya savaşından çıkan Avrupa ülkelerinin kalkınması için, ABD Dışişleri Bakanı Marchall tarafından ortaya atılan “Marchall Planı”na giren, diğer ülkeler gibi bu projeye  ikinci dünya savaşına girmemesine rağmen,  Türkiye’de alınmıştır.. Cumhuriyetin kuruluşuyla, tarım ve sanayi de büyük yol alan ülkemiz, bu dönemde de,”Marchall Yardımı”ndan yararlanmış.  Dolayısıyla 1950-1960 yılları arasında, enerji, ulaşım ve tarımda, ekonomimizin  eksiklikleri, Marchall Planı Projesinin  katkılarıyla  daha da gelişmiştir.

NATO’ nun kurulmasıyla, SSCB’nin genişlemesi Batı Avrupa’da kısmen durdurulmuşsada, buradan sonra da, savaşlar Uzakdoğu’ya kaymıştır. Kore’de başlayan savaş bütün şiddeti ile devam ederken, Türk askerleri, Kunuri’de, çember içine alınan ve imha edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya gelen Amerikan ordusunu kurtarmak için canları pahasına kuşatmayı yararak, General Tahsin Yazıcı ile Albay Celal Dora kumandasında Türk Askeri, güvenilir bir dost olduğunu burada da  göstermiştir.

Ancak, daha sonraki yıllarda, Kıbrıs’ta, Türklerle, Rumlar arasında çıkan anlaşmazlıkta, ABD olaylarda tarafsızlık gösterememiştir. Kıbrıs Rumları’nın, 1964 yılında başlayan, Türkleri imha etme planlarına karşılık, kurmuş oldukları EOKA’nın  faaliyetlerinin durdurulması yerine, ABD tarafından, Türkiye’ye baskı uygulanmıştır. Türkiye’nin, Ada’ya müdahale etme kararı üzerine de, 5 Haziran 1964 tarıhinde, ABD Başkanı Johnson’un,dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye gönderdiği mektuptan sonra, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler bozulmuştur. Basında hemen yayınlanmayan, kabaca uslupla yazıldığı bilinen mektup, Türk kamuoyundan büyük tepki almıştır. Tepkiler, bununla da kalmayıp,  ABD’ye yönelik düşmanlığın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Johnson’nun bu mektubu, 1974 yılında yapılan  Kıbrıs Barış Harekatı’nı durduramamıştır. Harekat, Türkiye’nin  NATO’daki durumunu değiştirdiğinden,  ABD’nin ikinci el silahlarını bile kullanılması istenmemiştir. O yıllarda, çıkarma gemilerimiz yeterli olmasada, havadan paraşütle indirilen askerlerimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, egemenlik haklarımız söz konusu olduğunda, bu milleti durdurmaya kimsenin gücü yetmediğini göstermiştir.  Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin güvenliği ise Türkiye  Cumhuriyeti tarafından sağlanmıştır.

ABD’nin, Kore Savaşından kazandığı başarıyı, daha sonra  çıkan ve Türkiye’nin  içinde olmadığı,  Vietnam Savaşı (1963-1973)  ve  Afganistan Savaşında (1978) gösterememiştir.  Bu savaşlarda çok büyük kayıplar verilmiş ve bir süre sonra da ABD’de bu savaşlardan, geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Daha sonra, 1991 yılında, Saddam Hüseyin’in Körfez ülkelerine saldırmasıyla, Basra Körfezi’de başlayan  Körfez Savaşına ABD liderliğinde koalisyon güçleri katılmışlardır. Türkiye’ninde bu savaşa, Kuzey Irak’tan girmesi istenmişse de, Turgut Özal TBMM’den Körfez Savaşına katılmak üzere, teskereyi çıkaramamıştır. Özal’ın “Bir koyup on alacağız” dediği Körfez Savaşında, Kuzey Irakta yaşayan ve Saddam Hüseyin’den kaçan, Irak Kürtleri sınırlarımız içine alınarak, Saddam Hüseyin’in katliamından kurtarılmıştır.  Körfez Savaşı’na katılan koalisyon güçlerinden kimse, bir koyup on almamışsada, bundan sonra, Türkiye’ye karşı, ABD çok değişmiştir. Irakta, Türk askerine baskın yapılarak cuval geçirmeler bu yıllarda oldu..  Ayrıca, ABD, Kuzey Irakta kurduğu Çekiç Güç ile PKK’yı diriltmeye çalışmış, PKK’nın ihtiyacı olan,  silah, mühimmat ve  erzak ikmali havadan indirilerek, terör örgütü yıllarca beslenmiştir.

Körfez savaşından sonra, 2011’li  yıllarda, Amerika dış  politikasını önemli şekilde değiştirmiştir. Büyük Ortadoğu Projesiyle, içinde Türkiye’ninde bulunduğu, 23 ülkenin sınırlarını değiştirmeye kalkışması bütün dengeleri alt üst etti. Terör örgütleriyle yaptığı işbirlikler, tırlar dolusu silah yardımları  ile terör faaliyetlerini, dahada arttımıştır. Tunus’da başlayıp, Libya, Cezayir, Mısır, Yemen ile devam eden “Arap Baharı”, yakın komşularımız Irak ve Suriye’ye kadar dayanarak buralarda, milyonlarca insanın ölmesine neden olmuştur. Terör, bir çok kenti  harabereye döndürmüş, ülkelerin ekonomilerini çöktürmüştür.

Ülkelerin egemenlik haklarına rağmen ABD, Ortadoğu’da karışıklık çıkarmağa devam ederek, IŞID, DEAŞ, PYG, PKK gibi terör örgütlerini besleyip, eğiterek, silah ve mühimmat ikmali ile Ortadoğu’yu kana bulamaktan çekinmemiştir. ABD,  dünya’da, barışı sağlamak iddiası ortaya çıkmış, bunun yerine,  “Ali, kıran baş kesen olarak, astığı astık, kestiği kestik,” sadece kendi çıkarlarını düşünen bir ülke haline  gelmiştir.  Suriye ve Iraktan milyonlarca insan ülkelerini terk  etmek  zorunda kalırken, bu insanlar perişan şekilde, dünyanın dört yanına dağılmışlardır.

Ülkemizde, diğer Arap ülkeleri kadar çok büyük karışıklıklar çıkmamakla beraber, Türkiye, düzensiz göçlerle çok büyük zarara uğramıştır. Ülkemize sığınan yaklaşık 10 milyon sığınmacıyı  misafir etmek zorunda bırakılan Türkiye’ye, ABD tarafından verilen sözler tutulmamıştır. Bu sığınmacılar için, Suriye topraklarında, Türkiye sınırlarına parelel olarak açılmasını istediğimiz tampon bölge teklifimiz de kabul edilmemiştir. Daha sonra’da, ABD, terör örgütleriyle yaptığı işbirliği ile aynı yerlerde, açtığı koridora, Kobani başta olmak üzere, PYG ve PKK örgütlerini yerleştırerek, Türkiye’nin başına bitmeyen bir  gaile açılmıştır. Ne yazık ki, Kürtleri, Türkiye’ye karşı da kullanarak bin yıldan beri birlikte yaşayan bu insanları birbirlerine düşman etmeye çalışmaktadır. Stratejik  ortaklıkla bağdaşmayan bu  oyunlara hala daha ısrarla da devam edilmektedir.

Vaizlik yaparken, illegal işlere karışması dolayısıyla Amerika’ya kaçan ve ABD tarafından korunan,  FETO, (Fethullah Gülen) Türkiye’de olduğu gibi, Orta Asya’daki Türk Devletlerinde de ABD çıkarları için  kullanılmaktadır. Türkiye’nin işgaline yönelik, 15 Temmuz 2018 de, yapılmak istenen FETÖ kalkışmasında güney sınırlarımız Kobani’den ihanetin sonucunu sinsice bekleyen, ABD ‘nin  nasıl bir dost olduğunu ve iki yüzlülüğünü göstermiştir.  ABD’nin, Türkiye’ye karşı, bu hasmane davranışları ve düşmanlıklarından, korunmak ve kendi güvenliğimizi sağlamak için Savunma Sanayimizi elbette  güçlendirmek zorundayız. Türkiye, NATO’nun kuruluşunda gördüğü güveni, şimdi, görmemektedir. Bugün Rusya, Türkiye için daha güvenli bir ülke olup,  ABD, ülkemiz için adeta tehlike haline de gelmiştir.

ABD’nin dayatmaları, AB ülkelerinden Fransa ve Almanya’ın terör örgütlerinin yanında alması ile Türkiye’nin, kendi güvenliğini sağlaması için kurduğu “Savunma Sanayi”  ABD tarafından hiç istenmemiştir. Türkiye, hep kontrol altında tutulmuş ve sürekli engellenmiştir. Kuzey Irak’ta,  PKK terör örgütünü korumak için, ABD ve İsrail İHA’ları, askerimizi ve uçaklarımızı yıllarca yanlış yerlere yönlerdirmişlerdir. Yakın zamanda, Suriye ve Irak sınırımızda koridor açarak YPG ve DEAŞ  terör örgütlerini bu yerlere yerleştirmeye kalkışması ve eski halkı yerlerinden, yurtlarından  ederek, barış değil, halklar arasındaki düşmanlıklar  körüklenmektedir.

F-35 uçaklarında kullanılan ve bine yakın parçası ülkemizde yapılırken ve uçağın yapılmasına ortak olduğumuz proje dışında kalmamız yanında, ülkemize verdirilen  12 milyar TL. zarar, ABD’nin başka bir handikapıdır. F-35  uçaklarına karşılık, F-16 uçağı satınalma isteğimizde karşılanmamıştır. Diğer yandan, hava sahalarımızın korunması için istediğimiz Patroidlerin verilmemesi Türkiye’yi,   Rusya’dan  S-400 almak zorunda bırakmıştır.   Türkiye’de yapılmaya başlanan, İnsansız Hava Araçları (İHA) gibi, İnsansız Savaş Uçaklarının yapımıda, ihtiyaçtan çok stratejik ortaklarımızın ihanetlerinden  doğmuştur.

Yunanistan, Ege Denizindeki adaların silah deposu haline  getirilirken, silahlandırılmaması gereken adaları silahlandırarak Lozanı yok saymaktadır. Amerika ise Dedeağaçta, ve Girit’te kurduğu askeri üslerle, Yunanistan’ı desteklemekte ve adeta onlara cesaret vermektedir.

Kaldı ki, Dedeağaçta’ta kurduğu üssün Rusya’ya karşı kuruluyor desede, SSCB döneminde, Stalinin’nin, İngiltere Başbakanı Churchill’den Boğazların kontrolu için,  “Eğer Marmara’da bize tahkim edilmiş bir pozisyon vermeniz mümkün değilse o zaman Dedeağaç’ta bir üs alamaz mıyız” diye sorduğu yerde, ABD’nin  burada askeri  us kurması, aynı amaçlarla yapılabileceğini akla getirmektedir.. ABD bir taşla iki kuş vurmakta, Yunanistanı korurken, Boğazlarımızın kontrolunu sağlamak isteyebilir. Bu durum,  ABD’nin açığa çıkmamış niyetleri ve planları olabilir. Onun için, Türkiye’nin bu konuda çok dikkatli olması gerekir.

Nitekim, ABD ve AB ülkelerinin, Ukrayna’ya verdiği silah ve destekleri tehdit gören  Rusyanın saldırısı  sonıcu, her iki taraftan binlerce insan ölmüş, kentler harabeye dönmüştür. Ukrayna’ya verilen sözler unutulmuş, ülkeler birbirine kırdırılmıştır.  ABD, terör örgütlerini kullandığı gibi, şimdi ülkeler kullanmaktadır.   Kendisinin yapamadığını, Ukrayna’yı savaşa sokarak,  böylece Rusya’yı böyle zayıflattırmaya çalışmaktadır. Ukrayna’ya yapılan, yardım ve desteklerine karşılık,  Rusya’da,  Avrupa’ya  verdiği doğalgazı keserek, öcünü almış, Avrupa’da ekonomik kriz çıkmasına neden olmuştur.  Ukrayna’ya verilen cesaret sonunda, her iki taraftan, milyonlarca insan her yönden zarar görmüştür. İşte stratejik ortağımız ABD, dünya barışını koruyor görüntüsü altında, dünya düzenini bozmaktadır. O bakımdan, Irak ve Suriye ile Ukrayna,Rusya Savaşında, ABD’ nin yaptığı oyunların benzerleri, Ege Denizi’nde yapıldığından, dünya barışını tehlikeye atılmasını önlemek için planlar her iki ülke tarafından  bozulmalıdır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER