1999 yılında olan, Sakarya Depreminden sonra geçen sürede, dünyada depremle ilgili büyük gelişmeler olmuş. Bu gelişmeleri izleyen yerli şirketler yaptıkları çalışmalarda da başarılı da olmuşlardır. Depremlere karşı diğer ülkeler, sağlam zeminlere, depreme dirençli binalar inşa ederek, hasarları azaltmasını bilmişlerdir. Böylece gelişmiş ülkelerde, daha az hasarlar olurken, daha az can kaybı ve yaralı sayısı, eski depremlere göre, çokta azalmıştır.
Deprem bilim adamlarının, bütün uğraşılarına rağmen, deprem ülkemimizde tam anlaşılmamıştır. Nitekim,bu zihniyetin geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. 1575 yılında Osmanlı bilgini Takiyüddin tarafından İstanbul– Tophane sırtlarında kurulan rasathane 1580 yılında, Şeyhülislam Kadızade’nin fetvası ve padişah III. Murad’ın emriyle denizden topa tutularak yıkılmıştır.
Depremlerin bir ceza olduğunu yayanların etkisi ile hep kader olarak bilinmiştir. Kader olunca insanların yapabileceğı bir iş kalmamaktadır. Tevekkülle ilgili soruya, Hz. Muhammed ise, “Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül edin” demiştir.
Japon Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki’da; “Siz sadece dua ediyor, biz ise yapılacak ne varsa yapıyor, sonra dua ediyoruz.” diyor.
Bugüne kadarda milletimiz kaderi, böyle kabul ederken, bunun karşılığında büyük bedeller ödemiş ve ödemektedir. Kader, değişmeyen unsurlar olup, insanlar yıkımları ve can kayıplarını azaltabiliyorsa, bu kader değildir. Sakarya Depreminde, halktan bir bayanın, elindeki pankartı açarak, kimi hedef almış ki, bilinmez, ‘7,4’ü yetmedi mi’ diyerek ortaya çıktığı hatırlardadır. Bu gibi kişiler kinlerini ve cehaletlerini ortaya koymaktadırlar. Bunca yıldan sonrada, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan depremin kader olmadığını kamu oyuna geçte olsa açıklayabilmiştir.
Halbuki, dünyada hergün rihter ölçeğine göre, değişik yerlerde, farklı şiddetde, pek çok deprem olagelmektedir. Çok şiddette yılda bir deprem olurken, orta şiddette yılda 800 deprem, çok çok hafif depremler ise günde 8.000’e kadar çıkmaktadır. Nerede deprem oluyorsa, uydu yoluyla internetten de yayınlanmaktadır. Depremler iyi anlaşılarak, ülkemizde de gereği gibi yapılmış olsaydı, 50 bine aşan can kaybımız olmayabilirdi. Ortadoğu’da 1200 yıl öncede olan depremlere baktığınızda, o zamanda, şimdiki gibi can kaybı yaşanmış, o günden bu günlere değişen bir şey olmamıştır.
Diğer doğal olaylar gibi, depremler, her zaman olacaktır. İnsanlar yokken de depremler varolduüuna göre, burada ceza olmadığı açıktır. Depremleri felakete çevirenler, binaları çürük inşa edenlerdir. Sağlam ve depreme dayanıklı binalar yüzyıllarca ayakta kaldığına göre başka bir neden aranmamalıdır.. Yer kabuğu levhalardan meydana gelmiş olup, devamlı hareket halindedir. Ülkemiz, Anadolu Levhası üzerinde olup, Arap Levhası tarafından itelenmektedir. İtelenen ve çekilen levhalarda biriken enerjisinin boşalmasıyla kırılan tabakalardan ötürü oluşan yer sarsıntılarından depremler meydana gelmektedir. Dışardan fay üretilmemekte, faylar kendi dengesi içinde oluşmaktadır.
Türkiye’de, 485’e yakın fay zonu bulunmakla beraber. 24 kentimiz faylar üzerinde oturmakta ve kırılan tabakalardan sonra yeni faylar da oluşabilmektedir. Kahramanmaraş Depreminde olduğu gibi yeni faylarda meydana gelebilmektedir. Faylar sadece depremlerle anılmamalı ve fay zonlarından gelen, jeotermal buharlardan, elektrik ve kuru buz üretilmektedir. Bu sularla, kentlerdeki konutlar ve seralar ısıtılmaktadır. Tarımda üretilen meyveler sebzeler kurutulmaktadır. Türkiye’de, 1000’e yakın yerde sıcak su kaynağımız bulunmakta, bunların bazılarında da kaplıcalar yapılmıştır. Sıcak sulardan başka, depremlerde faylardan yeni maden yatakları da ortaya çıkabilmektedir. Depreme dayanıklı binalar yaparak, faylardan bu yönlerden yararlanılması halinde, zararlı görülen fay hatlarını fırsata çevirmek mümkündür.
Japonya’da, olan 7,3’lük şiddetinde depremde, sadece 100 kişi yaralanırken, Türkiye’nin jeolojik yapısı ile benzerlik gösteren Şili’de ise 9,2 şiddetindeki depremden, etkilenen 500 kilometrelik kıyı şeritinde bulunan insanlardan, 500 kişi hayatını kaybetmiştir. En son 20 Mart 2023 günü, Güney Amerika ülkesi Ekvator’da, 6,7 şiddetindeki Guayas Eyaleti’nde meydana gelen depremde ise 14 kişini hayatını kaybetmiş ve 381 kişi yaralanmıştır. Bu ülkede, sadece 44 bina yıkılmış, 90 bina da hasar görmüştür. (Sabah Gazetesi)
Amerika’da ve Japonya’da, binaların temeline yerleştirilen sismik izalatörler üstüne bağlanan metal ve çelik profillerden oluşan depreme dayanıklı binalar yapılmaktadır. Depremlerde, hasarlar, can kayıpları ve yaralı sayısı, oldukca azalmıştır.
Sismik izalatörler, yükü temele eşit şekilde yaydığı için binanın üstünü koruduğu kadar alttaki temeli de korumaktadır. İzolatörler türlerine göre, farklı oranlarda sönümleme (deprem kuvvetini azaltma) özelliklere sahip. kauçuk izolatörler ortalama yüzde 20, sarkaç izolatörler ortalama yüzde 30 oranında koruma sağlarken çelik esaslı üretilen sismik izalatörler depremin yapılara yaptığı kuvveti yüzde 99’un üzerinde azaltıyor. Konutlar başta olmak üzere, kamu binaları, köprüler, hastaneler gibi stratejik yapılar dahil hemen hemen her türlü yapıda, kullanılmaktadır.
Sismik izalatör, konulan binalarda deprem esmasında, yayılan enerjiyi emerek, sarsıntıyı azalttığından binanın yıkılmasını önlemektedir. Nitekim, hastanelere konulan sismik izalatörlerde görüldüğü üzere, çevresinde yıkımlara rağmen, Elbistan Devlet Hastanesi, Kahramanmaraş depreminde sağlam kalmıştır. Binaların beton kolonuna konulan, hayat kurtaran sensörlerle, deprem anında, binanın elektriğini keserek, oluşabilecek yangın tehlikesinden korumaktadır.
Kahrmanmaraş Depremi ile birlikte, son yıllarda deprem teknolojisinin ne kadar gelişmiş olduğunu öğrendik, Arama ve Kurtarma Ekipleri, enkaz altındaki, insanları kurtarmak için bir çok cihazdan yararlanmışlardır. Onun içinde, Arama ve Kurtarma Ekipleri, termal kameralarla, enkaz altındaki depremzeleri belirleyebilmektedir. Yeraltının rötgenini çeken cihazlar kullanılmaktadır.. Ses dinleme cihazları ile enkaz altındaki depremzedeler ile konuşulmaltadır. Son zamanlarda,. cep telefonlarında kullanılmak üzere, uzun ömürlü piller üretilmiştir. Bu piller enkaz altında kurtulmak için bekleyen depremzedeler için büyük ihtiyacı karşılamaktadır. Yaşadıdığımız Kahramanmaraş Depreminde, fiberoptik ağların, 5G teknolojisi ve sağlam yerlere konulmuş baz istasyonları ile kablosuz mobil cihazların önemi daha fazla anlaşılmıştır.
Sakarya Depremi ile ve daha önce olan depremlerden farklı olarak, bu depremde mevcut tekniğin ve teknolojinin bütün imkanları kullanılmaya çalışılmıştır. Ülkemize yardım etmek üzere gelen 90 ülkenin Arama Kurtarma Ekiplerinin beraberlerinde getirdikler, alet ve cihazlar yanında, 440 eğitimli köpeklerle enkaz haline gelen binaların altında kalanların kurtarılmasına çalışmışlardır. Yurtdışından yardıma gelen ülkelerin Arama Kurtarmaa cihazları, göçük altında kalan insanların tesbitinde ve kurtarılmasında önemli şekilde işe yaramışlardır. Bir çok kişi enkaz altından kurtarılarak, depremin can alıcı etkilerinin azaltılmasını sağlamışlardır.
Son yıllarda, çok gelişen arama çalışmalarında kullanılan termal kameralarla, ısı ölçümü yapılarak, enkaz altındaki canılara bu yolla ulaşılmıştır. İnsanların tesbitilnde dinleme cihazları kullanılarak, bulunduğu yerin tesbit edilmesi halinde yatay ve düşey kazı yapılarak depremzedeye ulaşılmaktadır. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) işçilerinin kömür üretiminde kullanılan ve kalaslardan yaptıkları domuz damı denilen, tahkimatla enkaz altında, gayet güvenli şekilde ulaşarak, bir çok kişiyi kurtarmışlardır.
Hatta, enkaz altındaki kişiler cep telefonları ile yakınlarını arayarak bildirdikleri yerlerden çıkarılmışlardır. Son günlerde ortaya çıkan konum belirleyen uygulama proğramları ile enkaz altındaki depremzedelerin yerlerini bile bulunabilmektedir.
Depremzedeler için çadırlar sahra hastaneleri konterner konutlar ile mobil kentler kurulmuştur. Hatta bazı konteynerler kendi elektriğini kendileri üretmektedir. Hemen hemen bütün cihazlar ve ekipmanlar yerli firmalar tarafından da yapılabilmektedir. Deprem hasarlarını önleyen veya azaltan karbon fiberler,sismik izalatörler, enkaz altını görüntüleyen cihazlar, konteyner ve çadırlar, cep telefonlarda kullanılan uygulama yazılımları yerli firmalarımız tarafından da yapılmaya başlamıştır. Binaların hasarlardan korunması için, hasarlar, İnsansız Hava Araçları (İHA) veya Drone ile Havadan Tesbit Sistemi (HTS) ile yapılabilmektedir. Binaların yapımı esnasında kullanılan beton malzeme çok önemli olup, bundan böyle, “Elektronik Beton İzleme Sistemi” (EBİS) yazılımı ile izlenebilmekte ve kontrol edilebilmektedir.
Bütün bu çalışmalar birleştirilerek, daha geliştirilmesini sağlamak için, bu yapılanlar ve yapılacaklar Deprem Teknolojisi’nde adı altında toplanabilir. Deprem Teknolojisi, yıllar öncesi kurulan rasathanelerle başlamış, ondan sonrada, Erken Uyarı Sistemi yapılmıştır. Kullanılan alet, cihaz ve aygıtları ile ekipmanların araştırılarak yenilerinin üretilmesini sağlayacak, yeni bir “Deprem Sektörü” nün oluşması, deprem teknolojisinin dahada gelişmesini sağlayacaktır.Teknoloji depremlerde can kayıplarını azalmaktadır, arama kurtarma çalışmalarını kolaylaştırmaktadır.
Bu sektörün dahada gelişmesi için. “Deprem Ekipmanları Fuarı” düzenlenebilir. Dünyada ne üretiliyorsa, ülkemizde de üretilmelidir. Türkiye deprem ülkesi olduğuna göre, bu ekipmanlara her zaman ihtiyacı olacaktır. Hatta, bu gibi çalışmalar ülkemiz için yararlı olduğu gibi, bu ekipmanları üretemeyen ülkelerinin ihtiyaçları da karşılanabilir.
Bu haber 9 kez okundu.








YORUMLAR