Hatırlayan okuyucularımız mutlaka vardır.
Oturduk televizyonların karşısına pek çoğumuzun elinde paket paket çekirdek birinci körfez savaşını adete bir futbol karşılaşmasını naklen seyreder gibi seyrettik.
Karşılıklı atılan füzeler dışında işin doğrusu pek bir şey anlayamadık.
Bir sabah kalktık Irak’ın “asla değişmez” denilen lideri Saddam yenilmiş Saddam yenilince de otomatikman Irak halkıda yenilmiş sayılmıştı.
Sonrası malum
Arap baharı çerçevesinde başta ABD olmak üzere diğer emperyalist ülkeler tek bir mermi atmadan şimdiki durumuna göre o zaman daha popüler olan Facebook üzerinden Ortadoğu ülkelerinin hem iş başındaki yöneticilerini hem de ülkelerin yönetim biçimini de değiştirdiler.
İşte o zamanlarda iş başındaki emperyalistler “Irak’ın işi tamam, kısa vadede olmaz ise uzun vadede sıra Suriye ve İran’da” şeklinde söylem geliştirmeye başladılar.
Lise dönemlerinde yani yetmişli yıllarda tarihçi bir hocamız” –Evladım başta ABD olmak üzere dünyaya hakim olmak isteyen emperial güçler önlerine elli yıllık yüz yıllık hedefler koyarlar aceleleri yoktur, hedefini gerçekleştirmek istedikleri yirmibeşinci yılda otuzuncu yılda herhangi bir engel ille karşılaştıklarında o hedeften vazgeçmezler, ilgili dosyayı bir müddet rafa kaldırır belli bir zaman sonra o dosyayı yine raftan indirir yolarına aynı hız ile devam ederler” demişti.
O dönemler kendi kendimize “-Bizim hocanın aklı gidip geliyor, emperial güçlerin elli yıl yüz yıl zamanları yok ki neden beklesinler” diye düşünüyorduk.
Fena halde yanılmışız.
Bir o kadarda çuvallamışız.
Çok değil daha bundan 14 yıl önce yani 15 şubat 2011 tarihinde başlayan protestolar sonrası Libya lideri Muammer Kaddafi’nin öldürülmesi ile başlayan “Arap Baharı” isimli “böl-parçala-yönet” çalışması tıkır tıkır işliyor.
Batı bunları yaparken bizim konuşurken hiç değişmeyen “Ortadoğu coğrafyasında 250 milyon Müslüman yaşıyor, bu kadar Müslüman bir araya gelse karşısında hiçbir güç duramaz” söylemi de kuru gürültüden başka hiç bir işe yaramadı.
Söz konusu coğrafyadaki ismi devlet olan ancak “Devlet” ifadesinin anlamını bile bilmeyen sülaleler “-bizim iktidarımız devam etsinde etrafımızda ne olursa olsun” anlayışı ile başta ABD ve İngiltere olmak üzere var olan tüm emperial ülkelere teslim olunca batılı ülkeler açısından zaten ortada zorluk diye bir şey kalmadı.
Bugün İsrail’in fütursuzca doksan milyonluk İran’a saldırmasının arkasında yatan başlıca hadise söz konusu İslam ülkelerinin “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” şeklindeki akıl almaz aymazlığıdır.
Yılan yıllardır soka soka geliyor.
Hem de büyük bir iştah ile
Bu haber 55 kez okundu.
YORUMLAR