Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kule Reklam - Çiftlik
Kule Reklam - Çiftlik
Turgay Delibalta
Turgay Delibalta

Çalışırken Yetmedi, Emekli Olunca Hiç Yetmiyor

Emeklilerin durumunu yazmak insana artık anlamsız gibi geliyor. Çünkü duyan yok. Devlet duymuyor, siyaset duymuyor, sokak bile bu sessiz çığlığa alışmış durumda. Emeklinin kendisi de yorgun, umarsız, sanki kendinden geçmiş gibi. Şaşkın mı, duygusuz mu? Hayır. Yıllarca çalışıp onurlu bir gelecek kuracağına inanmış, her ay maaşından yaşlılık günleri için prim ödemiş insanlar bunlar.

Ne yazık ki onların yaşlılığı, dinlenme dönemi olmak yerine hızla yoksullaşmanın adı oldu. Ülkede emekli aylığı alanların sayısının on milyonları bulduğu, hak sahipleri ve farklı statülerdeki emeklilerle birlikte toplam kitlenin on beş milyonu geçtiği konuşuluyor. Yani neredeyse her ailede bir emekli var. Buna rağmen en düşük emekli aylığı uzun tartışmaların ardından on dört binleri, ardından on altı binleri bulan rakamlara çıkarıldı. Büyük şehirlerde tek bir kiralık dairenin bedeli çoğu yerde bu düzeye yaklaşmışken emekli marketi, faturayı, ulaşımı, ilacı nasıl ödesin.

Bir de işin görünmeyen tarafı var. Emekli olduğu hâlde hâlâ çalışan ya da iş arayanların sayısı da milyonlarla ifade ediliyor. Emekli denilen insanın dinlenmesi gerekirken yeniden iş kapılarını yoklaması, kırk elli yılını verdiği çalışma hayatına içinden lanet etmesi boşuna değil.

Bazen insanın içine çok karanlık bir cümle çörekleniyor. Bir köşede emeklileri sadece bir maliyet kalemi gibi görüp içinden ölseler de kurtulsak diye bekleyenler varmış hissi. Bunu neredeyse açık açık dile getirenler de oluyor. Asıl yaralayan da bu bakış açısı. Rakam gibi görülen, bütçe tablosundaki bir satıra indirgenen hayatlar.

Emekli yazmayayım diyorsun, olmuyor. Bir dokunuyorsun bin ah işitiyorsun. Altmış yaşını geçmiş iş arayan insanlar çıkıyor karşına. Özgeçmişine otuz yıllık deneyim yazdığı için yaşı yüzünden elenen ustalar, memurlar, işçiler. Ev kirasını ödeyemeyip çocuklarının ya da akrabalarının yanına taşınan yaşlı çiftler. Ömrü çalışmakla geçmiş insanların, ömrünün son bölümünü başkasına yük olma utancıyla geçirmesi.

Ve iş bununla sınırlı değil. İşsizlik maaşı meselesi de ayrı bir yara. Her ay yüz binlerce kişi işsizlik ödeneği için başvuruyor. Son yıllarda başvurularda ciddi artış var. Buna rağmen başvuranların hepsi ödeme almaya hak kazanmıyor. Bir yandan işsizlik sigortası fonunda büyük tutarlar birikiyor, öte yandan işini kaybeden pek çok kişi şartları tam uymadığı için kapıdan geri dönüyor.

Gençlerin durumu da farklı değil. Resmî veriler dar tanımlı işsizliği daha düşük gösterse de emek örgütlerinin ve bağımsız kurumların çalışmalarında geniş tanımlı işsiz sayısının on milyonları bulduğu, geniş tanımlı işsizlik oranının ise yüzde yirmi beşleri, yüzde yirmi sekizleri gördüğü anlatılıyor. Yani her yaş grubundan milyonlarca insan ya işsiz ya da umutsuz. İşveren genci işe alıyor, iki üç ay sigortasını yatırıp sonra çıkarıyor. Genç işsiz kalıyor ama prim günü ve süre şartları tam tutmadığı için işsizlik maaşı da alamıyor.

Bu tablonun diğer ucunda çalışanlar var. Özellikle de asgari ücretle geçinmeye çalışanlar. Asgari ücret tespit görüşmeleri sonunda yeni dönemde aylık brüt asgari ücret yirmi altı binleri bulan bir düzeyde, net asgari ücret ise yirmi iki binler civarında belirlendi. Kâğıt üzerinde rakam büyük görünebilir ama büyük şehirlerde kiralar, gıda fiyatları ve fatura yükü düşünüldüğünde bu gelir çoğu aile için ancak temel giderlere yetiyor. Dahası, asgari ücret birçok iş kolunda taban değil, ortalama ücrete dönüşmüş durumda. Yani milyonlarca çalışan fiilen bu seviyede maaş alıyor.

Böyle bir ortamda asgari ücret alan bir çalışanla en düşük emekli aylığı alan birinin hayatı birbirine acı biçimde benziyor. İkisi de kasabın yolunu unutuyor, ikisi de market arabasını yarım bırakıp kasaya gitmek zorunda kalıyor, ikisi de ay sonunu getiremediği için veresiye defterine mahkûm oluyor. Biri işten atılmaktan, diğeri sağlık giderlerinden, ikisi de kiradan korkuyor.

Ben çığırtkanlıktan, bağırıp çağırmaktan hoşlanan biri değilim. Ama gel gör ki kasabın yolunu unutan emeklileri, markete gitmekten çekinen asgari ücretlileri, askıda ekmek sırası bekleyen yaşlıları gördükçe içimde vicdan dediğim o inatçı şey beni dürtüyor. Bir şey söyle, bir cümle kur diyor. Çünkü bu ülkede bugün on milyonlarca insan, ya emekli olup geçinemiyor ya da çalışıp yine geçinemiyor. Kâğıt üzerinde farklı statülerde göründükleri hâlde gerçekte aynı soruyu soruyorlar.

Ben yıllarca çalıştım, prim ödedim, vergi verdim. Bunun karşılığında insan gibi yaşamak çok mu?

Kaynakça

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının asgari ücret kararları ve basın açıklamaları.

Mali müşavirlik ve denetim kuruluşlarının asgari ücret ve işverene maliyet analizleri.

Emekli profili ve işsizlik verilerine ilişkin sendika ve araştırma merkezi raporları.

İşsizlik sigortası fonu ve geniş tanımlı işsizlik üzerine hazırlanan değerlendirme yazıları.

Turgay DELİBALTA

Bu haber 97 kez okundu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER