Merhaba herkese,
Geçtiğimiz geceki gönüllü çalışma deneyimimden bazı notlar aktarmak istiyorum: Yangınlar ile ilgili yaşanan durumun vahametini oturduğumuz yerden izlemeyip bir şeyler yapalım diyorsunuz. Çeşitli gönüllü gruplar ve güvendiğiniz kişilerin bu gruplara çağrıları olabiliyor. Yine geçen gece bir hekim arkadaşımın çağrısı üzerine böyle bir gruba katıldım. Sonra anladım ki o arkadaşım da aynı şekilde katılmış. Yani kişisel olarak içinde bulunduğumuz farklı iletişim ağları devreye giriyor ve gidiyorsunuz. Ormanlar yanıyor, ormanda canlılar-ekosistem yanıyor, yangın yerleşim yerlerine kentsel sit alanına da yaklaşıyor paniğiyle oluşumu kim ya da kimler organize etmiş bilmeye anlamaya vakit olmadan direk işe koyuluyorsunuz. Bu gruplar tüm iyi niyetiyle evet güzel şeyler yapıyor ve gerekli mi evet şu ortamda çok gerekli. Çeşitli gruplarımdan yaptığım çağrı ile gelen arkadaşlarla faydalı da olduk. Bununla birlikte yapılan yardımların cinsine ve ölçeğine göre kimin ne yapıp yapamayacağının -önceden- bir üst organizasyon tarafından belirlenmiş olması gerekirdi. Günün sonunda belirlenmiş olma durumunun çok da sağlıklı yapılmadığını/yapılamadığını anlıyorsunuz. Çünkü hazırlıksız ve koordinasyonsuz yakalanıldı! Ve bu kadar büyüyeceğini kimse düşünmüyordu belki de. Ölçekten kastım şu: Örneğin soğutma çalışmalarında verilen/alınan izinler dahilinde bazen bir dernek çatısı altına girerek, bazen de düzensiz olarak çalışan gönüllülere yapılacak yardımlar ile bir yerden gelecek olan tırı karşılamak farklı ölçekler olduğundan kimi işleri daha iyi yapabilecek kurumlara yönlendirmek daha doğru olabilir.
Dün gece bulunduğum ortama 2 adet tır geleceği söylendi o anda manuel olarak envanter işinde çalışıyorduk. Gelen yardımları deftere kaydediyor, giden yardımları stoktan düşüp kime teslim edildiğini hangi bölgeye gittiğini kaydediyorduk. Etrafıma baktım nasıl olacak halihazırda burada bir tır dolusu ölçekte malzemeyi sağlıklı alıp tasnif edecek fiziki ortam yok, neyse sonra tır falan gelmedi benim bulunduğum alana ama elinde megafon olan ve tanımayanlar için o ortamın lideri konumunda olduğu anlaşılan beyefendinin buyruğu ile gelecekmiş gibi hazırlığımızı yapmış bulunduk. Masalar temin edildi insan gücü çağrısı yapıldı falan… Şöyle oluyor; Bir gönüllü ekibin bir şehir/kent ayağı bir de dağ (yangın ortamı) ayağı var. Daha organize olanlarınsa bir de ofis/lobi/fuaye ayağı var. Dağdakilerle şehirdekiler birbirini tanımıyor hatta neredeyse yan yana çalışan kimse kimseyi tanımıyor. Her şey sanki bir algoritma sonucu doğaçlama oluşuyor. Kendi kendini örgütleyen bir mekanizma gibi. Kimileriniz bunu deprem için gittiğiniz yardımlarda da yaşamış olabilirsiniz. Siz hayatın olağan akışı içinde işinize gücünüze bakıyor olmakla rahatsızlık hissedip “Daha farklı bir sonuç için ben daha farklı ne yapabilirim?” diye düşünürken bir iletişim ağından sevdiğin, güvendiğin bir arkadaşının bizzat kendisinden bir mesaj geliyor burada yardım ihtiyacı var diye oraya gidiyorsun bir süre etrafı izliyorsun neresinden tutabilirim diye. Sana en uygun görev bir şekilde seni buluyor bir sistematik oluşturuyorsun sonra o görevi birine devredip gidip uyuyorsun. Buna ister gezi ruhu deyin, isterse milli mücadele ruhu, ister başka bir şey, hangi pencereden bakıyorsanız öyle tanımlayın…
İşte böyle bir gecenin sonunda çok karmaşık duygu ve düşünceler içindeydim. Her yerden bir şeyler, farklı uyaranlar geliyor, okuyorsun beynin en ince kıvrımlarına kadar dolaşıyor düşünceler…
Gönüllü organizasyonlar resmi/düzenli organizasyonlardan farklı olarak da birçok işe yarıyor. Şu an yangın görevlilerine odaklanıldığından 4 gündür bir başka ilçe /yöre halkının ne içme suyu ne de kullanma suyu olmadığını öğreniyorsunuz. Bu insanların da yaşamını devam ettirecek bir düzene ihtiyaçları var, bu göz ardı edilmiş mesela bunu öğreniyorsunuz. Tüm su yangın söndürmeye ve de oraya çıkan personele kullandırılıp içme sularının halkın kullanmasına izin verilmemiş, öte yandan bakıyorsun çarşıda esnaf dükkanının önüne yağan külleri suyla temizlemeye çalışıyor, ‘titiz’ ev sakinleri yangının bitmesini beklemeden tekrar tekrar balkonlarını yıkıyor. Bir tarafta suyu içmek için bulamayanlar bir tarafta suyu öncelik olmadığı halde tüketenler… Bu da çok üzücü.
Neyse yine geçen geceye gelelim. Alanda çalışıyorsun, sahada olmak ruhumuzda var mimarız, mühendisiz, doktoruz, eczacıyız, akademisyeniz, esnafız, öğrenciyiz… Tüm iyi niyetiyle dört biryandan gelen insanlar. Elimden geleni yaptığıma inanıp, o an yaptığım işi yeni gelenlere anlatıp teslim ettikten sonra o alanda benim yapacağım bir iş kalmadığına kanaat getirip Büyükşehir Belediyesinin merkez ilçedeki yardım toplama merkezi olan eski garaj alanına geçtim. Orada en azından ve normal olarak bilgisayar başında daha sistemli bir gidişat görülüyordu ayrıldığım ortama göre. Eski garaj alanında gece yarısı saat 3’te fazla kimse ve telaş kalmamıştı sonra eve döndüm. Bu deneyimden sonra gerek şehirden gerekse şehir dışından yardım etmek isteyen arkadaşlarımın yardımlarını ölçeğine göre yönlendirmeye başladım. Örneğin İstanbul’dan bir bağış ile wc-duş/ konteyner gelecek Büyükşehir’e yönlendirdim, ilçe belediyesine de yönlendirilebilir. Nasıl ulaşacağız derseniz buradan ilgili kişilerin telefonunu paylaşıp kişileri kilitlemeyelim. İnternetten belediyelerimizin iletişim bilgileri whatsapp hatları, instagram DM kanalları kullanılabilir. Mesajlara mutlaka dönülüyor. Dönülmeyen mesajlarınız olursa yine yardımcı/destek oluruz. Gelen yardımlar ölçeğine göre AFAD ile de koordinasyon halinde en çok ihtiyaç olan yere ulaştırılıyor. Yiyecek içecek, tepe lambası, tırmık, kürek, yanmaz kıyafet vb. ise bunları sahada çalışan soğutma işlemleri yapan gönüllü gruplara iletebilirsiniz tabii ama bence Büyükşehir Belediyesinin ve Menteşe İlçe Belediyesinin güncel ihtiyaç listeleri ve neyin nerede gerçek ihtiyaç olduğunu iyi anlamaya çalışarak.
Bizim kültürümüzde ‘gönüllü’ çalışmalar bir süre sonra ‘gönlünce’ çalışmaya ya da örneğin herhangi bir sivil toplum kuruluşunda seçilmiş yönetici isen de memur gibi (mesaili anlamında) çalışmaya dönüşebiliyor. Sözümüz meclisten dışarı! Bu durum karşısında güvence olarak da asli görevi “o iş” olan kurumların ve personellerinin etkinliği de çok önemli. Görev bilinci ile amatör ruhla ama profesyonelce çalışmak. Merhamet ve vicdan sahibi olmakla…
Büyükşehir Belediyesi ya da AFAD bünyesinde gönüllü olmak isteyenler kriz masasındaki formlardan ya da AFAD için e-devlet üzerinden form doldurup TC sine bakılıp sabıka kaydı onayı alınarak gönüllü olabiliyorlar.
Naçizane benzer gözlem ve duyguları yaşamış olanlar varsa deneyim paylaşmak istedim. Bu süreçte tüm şapkalarımızı, siyasi politik ne varsa bakışlarımızı bir kenara bırakıp dünyaya/manzaraya aynı pencereden bakabilmek ve sabırla ve umutla çalışmak gerek. Kamu-yerel-Sivil-Özel birlikteliğiyle. Geri kalan her şey sonra… Bir kurbağa gibi sakin ve dikkatli olmayı hatırlayalım, hatırlatalım. Ben şu an kendime hatırlatıyorum mesela.
Meral OĞUZ