Coğrafyasıyla dünyanın ve Türkiye’nin göz bebeği turizm şehri olan Muğla’da da turizm sezonu açıldı. Adı üstünde sadece sezon açıldı. Fakat Türkiye’de, İstanbul’dan sonra 2 adet hava limanına sahip olan Muğla, ne sezona ne de turiste hazır değil! Bunun en büyük sebebi de kadim kent Muğla’nın, bürokrasiye kurban edilerek ekonomisinin katledilmesi. Peki, Muğla bürokrasiye nasıl kurban ediliyor?
***
Korona virüsten dolayı en çok yara alan sektörlerden biri de bacasız sanayi diye tabir edilen turizm sektörü oldu. Türkiye’de, hatta dünyada turizm denilince akla gelen şehirlerden biri olan Muğla’da, korona virüsün ettiklerinden ve etkilerinden maalesef her türlü nasibini aldı. Sağlık Bakanlığı ile uzmanların görüş ve açıklamalarına göre bu illetten şöyle ya da böyle kurtulmaya yaklaştık.
***
Peki, Muğla’da turizm için tek sorun korona mı?
İğne ve çuvaldız ilişkisinden yola çıkacak olursak Muğla’da, turizm ekonomisinin katlediliş sebepleri, gördüğüm ve gözlemlediğim kadarıyla şunlardan oluşuyor;
Sağlam insanı bile sakat edecek yol ve kaldırımlar, olmayan sular, gidip gelen elektrik, kokan dere ve çöpler, özellikle emlak ile yiyecek ve içecek sektöründe faaliyet gösteren bazı esnafların keyiflerinin kâhyalarına danışıp uyguladığı fahiş fiyatlar. Ama en büyük sorun ise Muğla’daki bürokratik savaş.
***
Evet, bürokraside yarışmak yerine savaşmanın tercih edildiği şehirdir Muğla!
Muğla’nın kaderi olan ve kangrene dönen bu bürokrasi savaşının yarası bir türlü kapanmıyor, kapatılamayacak gibi. Peki bu bürokrasi savaşı turizmi, nasıl ve neden etkiliyor?
Nedenlere örnek verecek olur sak ünlü tatil merkezi Bodrum’dan örnek verelim. Mesela Bodrum’a ilk defa gelen bir turist, sık sık patlamasıyla yolları çökerten su şebeke hatlarını es kaza görse “Rusya, Ukrayna yerine yanlışlıkla Bodrum’a mı bomba attı?” der. Haklı mı? Gayette haklı!
Bomba gibi patlayan o su boruları dediğim gibi yolları çökertiyor, iş ve evleri sular altında bırakıyor. Hep olduğu gibi olan yine gariban vatandaşa oluyor.
Peki, bu borular kimin borusu?
Borular hakkında adeta türlü köy efsaneleri var. Patlayan boruları tamir eden Muğla Büyükşehir Belediyesi bünyesinde olan Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MUSKi), boruların Devlet Su İşleri’ne (DSİ) ait olduğunu beyan ederken, DSİ ise boruların sahibinin MUSKi olduğunu ileri sürüyor. Evet, bu borular kimin borusu? Su borusu patladı; yol çöktü, ev ve işyerlerini pis su bastı… Kazanan bürokrasi savaşı, kaybeden yine vatandaş!
***
İkinci örneğe dünyanın incisi Marmaris ile devam edelim. Pislik kokan ve içi çer, çöp, balçık dolu dereler.
Derelerle ilgili bu defa 3 kurum ile kurumların birbirine ve kendilerine sorduğu 3 soru devreye giriyor.
Soru 1: Bu dereler kimin?
Soru 2: Bu dereleri temizleme görevi kimin?
Soru 3: Bu dereler bizim mi?
*Soru ve cevapların sahipleri olan 3 kurum ise şunlar;
1-DSİ
2-MUSKİ
3-Marmaris Belediyesi
Pislik kokan o derelerin olduğu yerde dükkânına müşteri gelince kokudan utanan esnaf, derenin yanından geçen yabancı turistin burnunun direği, evine dereden gelen börtü böcek dolan vatandaş işte bu bürokratik savaşa kurban ediliyor.
***
Efendiler; derdiniz ne dere ne de boru..! Derdiniz açıkça kurumlar arası bürokratik savaş!
Velhasıl Muğla’da yaşayan ve Muğla’ya tatile gelen insanlar; siz kıymetli yöneticilerimizden, ismi anıldığı zaman insanın içini huzur ve güvenle dolduran Muğla’ya, hak ettiği hizmeti yapmanızı istiyor.
Devlet rızası, banka rızası, mafya rızası, zengin rızası için değil. İnsanlar artık Allah rızası için sizden hizmet istiyor…
YORUMLAR