Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Header reklam

Kazakistan Olayları, Tehditler ve Çözüm Önerileri

  Dünyanın pek çok

 

Dünyanın pek çok yerinde Covid-19 salgını öncesinde patlak veren protestolar dünya gündeminden düşmüyordu. Covid-19 salgını sebebiyle gelen kısıtlamalarla birlikte protestoların da bir süreliğine kesildiğine şahit olduk. Sivil hareketlerin durgunluğuna rağmen iktidarların, protestoların nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir girişiminin olmaması ve pek çok ülke için ekonomik siyasi sosyal anlamda işlerin daha da kötüye gitmesi, dünyayı saran bir protesto hareketlerini yeniden canlandırdı. Hayat zorluklarının yanı sıra antidemokratik uygulamalar salgın korkusunun da önüne geçti.

Aniden çıktığı düşünülen bu hareketlerin, yıllar içerisinde birikmiş sorunların tezahürü olduğunu söylemek mümkündür. Covid-19 salgını öncesinde Fransa’da, Azerbaycan’da, Bolivya’da, Çin’de, Rusya’da ve hatta Amerika’da sokak hareketlerinin kısa süreliğine kesildiğini gördüysek de biriken enerjinin artık bir yerden sonra patlayacağı, öngörülebilecek bir seviyeye ulaştı. Bu durumun sonucunda beklenen ilk olaylar Kazakistan’da gerçekleşti.

Türkistan coğrafyası içerisinde Türk devletleri arasında en refah ve gelişmiş ülke olarak değerlendirilen Kazakistan bilindiği üzere dünyanın dokuzuncu büyük yüz ölçümüne sahip olan bir devlet olmasının yanı sıra aynı zamanda petrol, doğal gaz ve uranyum zenginidir. 1989’da SSCB’den ayrılarak bağımsızlığını kazanan Kazakistan; 30 yıl boyunca Nursultan Nazarbayev tarafından yönetildi. Nazarbayev’in yıllar içerisinde her ne kadar dengeli bir dış politika sürdürmeye çalışılsa da çoğu zaman Rusya’nın baskısından çıkamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bahsedilen siyaset Türkistan coğrafyasının makus kaderi haline geldi; bunun neticesinde sosyal, siyasi ve ekonomik sorunlar gün geçtikçe arttı. En nihayetinde doğalgazı; yemek, ısınma, ulaşım gibi pek çok alanda kullanan Kazak halkı yeni yıl ile gelen akaryakıt zamlarına karşı beklenmedik büyüklükte bir sosyal patlamanın sonucunda protestolara başladı.

Geçtiğimiz yıllarda istifa ederek makamını Kasım Cömert Tokayev’e devretmiş olan Nazarbayev, halkın çoğunluğu nezdinde oldukça yıpranmış bir isimdi. Her ne kadar istifa edip geri çekilmiş gibi görünse de Kazak halkı bu geri çekilişin göstermelik olduğuna inanıyordu ve Tokayev’i bir kukla olarak görme eğilimini sürdürdü. Bu da, gün be gün toplum içerisinde huzursuzluğu artıran faktörlerden biriydi. LPG sübvansiyonları sebebiyle ortaya çıkan zamlar en nihayetinde toplumsal bir hareketin sebebi oldu. Alınan bilgiler doğrultusunda temel sebeplerin bu şekilde oluştuğu görülmektedir. Bugün olayın sıcaklığı ile ne kadar anlaşılmasa da bu olaylar; 89’dan bu yana Türkistan coğrafyasında ortaya çıkan en büyük toplumsal ve siyasi olay olarak nitelendirilebilir.

Bölgeden kısıtlı internet ve iletişime rağmen aktartılan bilgilere göre protestoların ilk günleri Kazak vatandaşlarının talepleri; zamların geri alınması, sosyal ve ekonomik anlamdan refaha ulaştıracak politikaların izlenmesi, hükümetin ve Nazarbayev’in kalan görevlerinden istifası, demokrasinin tam olarak işlediği seçimlerin yapılması şeklinde sıralandı. Bu süreçte başbakan ve çeşitli devlet yetkilileri görevden alındı. Ancak protestolar büyümeye devam etti. Alandan alınan bilgilere göre halkın geneli Nazarbayev güdümünde olduğunu düşündüğü Tokayev iktidarını istemiyor.

Daha önce Mısır’da da Arap baharı sürecinde görüldüğü üzere çeşitli yolsuzluklar ve haksızlıkların devlet içerisine köklü bir şekilde yerleşmesi ve ekonomik sorunların artmasıyla başlayan protestolar diktatörleri devirme talebini doğurmuştur. Maalesef o dönem sonrası, halkın talepleri yerine gelmediği gibi bu durum Arap dünyasının istikrarsızlaşmasına ve kaos ortamının hâkim olmasına sebebiyet verdi. Kazakistan’da benzer olayların yaşanmasının önüne geçilebilmesi ve lidersiz, örgütsüz olan vatandaşların kullanılmaya müsait hale gelmemesi için Tokayev iktidarı istifa edip, seçimlere gitmesi beklenirdi. Bunun yerine hiç beklenmeyen bir şey yaptı ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGÖA) üyelerinden, Kazakistan’da iç terör eylemleri gerçekleştiği gerekçesi ile askeri anlamda destek istedi. Kimi kesimler tarafından, Tokayev’in bu tutumu vatana ve Kazakistan devletine ihanet olarak yorumlandı. Tokayev’in talebi; Rusya Devlet Duması’nın BDT işleri komitesi başkanı olan Leonid Kalaşnikof tarafından “Rusya’nın yardım talebine cevap vermek zorunda” olduğu ve KGÖA’nın bu günler için kurulduğu açıklamaları ile kısa sürede cevap buldu.

Rusya’nın askeri gücü ile girdiği herhangi bir bölgeden kısa bir sürede çıkmadığı bilinen bir gerçekken, bu talep pek çok kişi tarafından büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Türkiye’de (TGB ve Vatan Partililer başta olmak üzere)kimi kesimler, bu durumun oldukça normal olduğunu, Rusya’nın bölgeden bir talebinin olmadığını, protestolar bitince Rusya’nın elbet askerlerini çekeceğini söylerken; Kazak halkında iç bir etnik çatışma yaşanacağı korkusu başladı. Rusya’nın yanında KGAÖ üyesi olan ve hatta dönem başkanlığını yürüten Ermenistan ise bu çağrıya vakit kaybetmeden cevap verdi. Ertesi gün alınan haberlere göre 70 askerini Kazakistan’a gönderdi. Henüz bir Türk devleti ile girdiği savaştan yenilgiyle yeni çıkmış olan Ermenistan ve lideri Nikol Paşinyan Kazakistan’ın bu çağrısını oldukça olumlu buldu.

Bunların yanı sıra 2. Karabağ Savaşı sonrası, Paşinyan’ın Dağlık Karabağ’ın Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) içerisinde gümrük politikasının tamamen dışında kalacağını da vurgulayana bir lider olması ve bunu vurgularken Kazakistan’ın nabzını ölçecek şekilde Kazak liderine, sözlerini yönelterek belirtmesi Kazakistan-Azerbaycan ilişkilerinde gerginliğe sebep olabilecek türden olarak da görülmekte idi. Türk Dünyasında gerçekleşen siyasi ve sosyal iş birliklerini ileriye gideceği umudunun taşındığı bir dünyada, bu durumun tam tersine dönebileceği yönünde bir fikriyat içerisinde olabilecek olan Ermenistan yetkilileri için, Rusya ve Kazakistan ile yeniden yakınlaşma fırsatı yakaladığı için de Kazakistan’ın KGAÖ’ye yaptığı çağrıyı stratejik bir önem taşımaktadır.

Dünyada sürekli olarak artan akaryakıt ihtiyacı ve batılı devletlerin yeşil tüketime geçme konusundaki yaygın fikirleri, bugün gerek Ortadoğu da gerekse Türkistan coğrafyasında kaos ve krizin temel tetikleyicisi olarak görülmektedir. Ortadoğu’da, Rusya ve Batılı devletlerin oynadıkları rol bilinmekte iken Türkistan coğrafyası ve özellikle Kazakistan bu konuda kilit noktadır. Bilindiği üzere Çin’in İpek Yol projesi, istikrar ve sakinlik gerektiren bir projedir. Kazakistan’dan da geçen bu yolun sekteye uğramaması Çin için oldukça ehemmiyet taşıyan bir durumdur. Bu günlerde Kazakistan’da gerçekleşen sokak olaylarının Çin’in, İpek Yol projesinin sekteye uğraması konusunda endişelenmesine yol açacaktır. Moskova’nın; Çin’in bu projesinin dışında bırakılması ve İpek Yol projesine açılan kapının Kazakistan olarak görülmesi de elbet Moskova’yı bir süredir rahatsız etmektedir. Bugün Kazakistan olayları değerlendirilirken Çin’in gelişecek süreçte nasıl bir tutum içerisinde bulunacağı merak konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya’nın (eğer varsa) etnik çatışma çıkarma ve Kazakistan’a yerleşme planları konusunda; Çin nasıl bir tepki gösterecek ya da yeni istikrar için Kazakistan’ın kaderini Rusların eline mi bırakacak minvalindeki sorular ortaya çıkmaktadır. Henüz her şeyin oldukça muamma olduğu bu dönemde Kazakistan’ın ilk tercihini Rusya’dan yöne yaptığı açıkça söylenebilir. Ancak ilerleyen zamanlarda sessizliğini henüz bozmamış olan Çin liderlerinin tutumuna göre Kazakistan’ı nasıl bir yol izleyeceği merak edilen sorulardandır. Kazakistan’ın yapacağı seçimlerin yanı sıra Çin’in Kazakistan’ı mı Rusya’yı mı seçeceği sorusu da oldukça mühimdir. Ki Çin yetkililerine ve Rus yetkililerin anlaşması ve Rusların bir şekilde hukuka aykırı olarak Kazak topraklarında kalmaları durumu en karamsar tablo olarak Kaza halkının karşısına çıkabilecektir. Böyle bir durumda Kazak yetkililerinin de eli kolu bağlanma noktasına gidebilir.

Gerek Kazakistan gerek Türkistan coğrafyasının diğer ülkeleri yıllarca dünya devletlerinin gözünü çevirdiği devletler olmaya başlamıştır. Ortadoğu’daki paylaşım yarışı sonucunda ortaya çıkan iç savaşlar ve terör ortamı bugün bu coğrafyaya taşınabilir. Bu karamsar gelecek tasavvurunun önüne geçmenin yolu ise güçlü bir sistem ile olabilecektir. Anayasal anlamda demokrasiyle güçlendirilmiş bir yönetim, halk devlet bütünleşmesi bu karanlık günlerin önüne geçebilecek en etkin çözümdür. Türkistan devletlerinin vatandaşlarını; sosyal ve ekonomik açıdan beslemesi, toplumlarının refah düzeyini artırması, demokratik ortam sağlanması gibi adımlar ile sorunların önüne geçilebilir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir