Merhaba Sevgili Okurlar,
Bu yazımı 6 Şubat depreminin ikinci yılında beni çok derinden etkilediği için yazmak istedim. Allah böyle bir felaketi bir daha yaşatmasın.
Resmi kayıtlara göre 53537 yurttaşımızın hayatını kaybettiği asrın felaketi olarak adlandırılan depremin üzerinden 2 yıl geçti. Binlerce vatandaşımız yaralanmış, milyarlarca dolarlık zarara sebebiyet vermiştir. Hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza Tanrı’ dan rahmet, sağ kalanlara ise geçmiş olsun diyor ve böyle bir felaketin yaşanmamasını temenni ediyorum.
Deprem, basit bir anlatımla ifade etmek gerekirse yerkabuğunun derinliklerindeki katmanların kırılması veya yanardağların harekete geçmesi durumunda oluşan sarsıntı olduğunu hepimiz biliyoruz. Şiddeti uluslararası Richter ölçeği ile ölçülendirilir. Şiddetinin yanında depremin derinliği ve süresinin de önemli olduğu uzmanlar tarafından söylenmektedir.
1999 yılındaki Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra planlama ve inşaat ruhsatı ile ilgili yasa ve yönetmeliklerde esaslı değişikliğe gidilmiş olsa da 6 Şubat Kahramanmaraş- Hatay depremin de binlerce yurttaşımız vefat etmiş binlercesi yaralanmış ve milyarlarca dolar maddi zarar meydana gelmiştir.
Japonya da deprem kuşağında fakat Türkiye’ deki kadar can kaybı ve zarar oluşmuyor.
26 Ocak’ tan, 6 Şubat’ a kadar merkez üssü Ege Denizi olan 900 civarında depremin olduğu basın da yer almıştır.
Uzmanlar depremin öldürmediğini çürük binanın öldürdüğünü söylüyor hep. Ülke ve Muğla olarak depreme ne kadar hazırlıklıyız? Hükümet ve yerel yönetimlerin bu konuda nasıl bir hazırlığı var? çok merak ediyorum. Uzmanlar fay hatları üzerinde veya yakınında olan başta İstanbul olmak üzere olası şiddeti yüksek ve etkili depremler için devamlı uyarılarda bulunmaktadır.
6 Şubat depreminden çok ders çıkarmamıza rağmen dersimizi iyi çalışmadığımızı düşünüyorum. Her ne kadar doğal afetler için AFAD diye bir birim olsa da yetersiz kalma ihtimaline karşı yerel yönetimler ile iş birliğine gidilerek yerel yönetimlerin tüm personeline ilkyardım, arama, kurtarma, yangın, deprem ve acil durum eğitimlerinin verilmesinin yanında afet koordinasyon merkezlerinin kurulması ve aktifleştirilmesi, depremden sonra senaryolarının geliştirilmesi, malzeme depolama yerlerinin tespiti tabiri yerindeyse bir nevi EMASYA planının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bunların yanında yurttaşlarımıza da gerekli eğitimlerin verilmesi ve gerekli tedbirlerin nasıl alınacağı yönünde bilgilendirilmesi gerekmektedir.
2021 yılındaki büyük yangında yerel yönetimlerimizin imkanları ölçüsünde elinden gelenin en iyisini yaptığı kanaatindeyim. Ama yangın boyunca sahada olan biri olarak koordinesizliğin olduğunu da söylemek zorundayım. İnşallah ilgili kurumlar bu koordinesizliğe bir çözüm bulurlar.
Uzmanlar Muğla’nın da etkileneceği şiddetli bir depremin olacağı yönünde uyarılarda bulunmaktadırlar. Prof. Dr. Celal Şengör hocamız “yanardağ patlarsa hepimiz Allah’a ısmarladık” demiştir.
Santorini adasındaki hareketlilikten dolayı olası bir depremde Aydın, Muğla ve İzmir’ in etkileneceği uzmanlar tarafından konuşulmakta ve adanın kısmen tahliye edildiği, yağma ve hırsızlık için önlemler alındığı basında yer almıştır.
Gerek mülki amir gerek yerel yönetimler acilen iş birliği yaparak yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almak için çalışmalara başlamalıdırlar.
Büyük Şehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras İzmir’ de düzenlenen deprem eylem planı toplantısına katıldıktan sonra yaptığı açıklamada, erken uyarı sistemini bütün ilçelere yaygınlaştırılacağını ve olası deprem için hazırlıkların yapıldığını söylemiştir. Duyarlılığı için teşekkür ederim. İnşallah bu hazırlıklar olası bir depremden önce bitirilir.
“Depremin yıkamadığı tek şey tedbirdir. Afete hazırlan, sevdiklerinle yaşlan! Bir tedbir bin hayat kurtarır. Hazırsak, güçlüyüz.”
Kalın sağlıcakla ve adaletle….
YORUMLAR