Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Muğla İl Başkanlığı, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaparak kadın emeğinin sömürülmesine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadına yönelik şiddete dikkat çekti. Açıklamada, kadınların yüzyıllardır süren eşitlik ve özgürlük mücadelesine vurgu yapılırken, 8 Mart 1857’deki grevde yaşamını yitiren 129 kadın emekçi ile emek mücadelesinde hayatını kaybeden tüm kadınlara selam gönderildi.
“Toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşmektedir”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınların yüzyıllardır süren eşitlik ve özgürlük mücadelesine, 8 Mart 1857 tarihinde yapılan grevde yaşamını yitiren 129 kadın emekçiye ve emek mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kadınlara selam olsun! Ülkemizde işgücüne katılma oranı kadınlarda %35 ile dünya ortalamasının çok altında seyretmekte, toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşmektedir. “
“Kadınlar işyerlerinde mobbing ile tacize maruz kalmaktadır”
Kdınların iş hayatında yaşadığı zorluklara vurgu yapılarak, “Türkiye’de ataerkil sınırlar içinde var olma mücadelesi veren kadınlar, yönetici pozisyonlarında %20, parlamentoda ise sadece %17 oranında temsil edilmektedir. Tüm eğitim düzeylerinde kadınların aleyhine gerçekleşen ücret farkı, eğitim seviyesi yükseldikçe daha da derinleşmektedir. Cinsiyetçi işbölümünün dayatmalarıyla ev içi sorumluluklarla yüklenen kadınlar, işgücü, yönetim ve sosyal yaşamda sınırlı yer bulabilmekte, erkeklere kıyasla daha düşük ücretlerle çalışmakta ve işyerlerinde mobbing ile tacize maruz kalmaktadır. Tüm bu eşitsizlikler, kadınları bireysel yoksulluk ve yoksunluğa itmektedir. Kamuda ve özel sektörde terfi süreçlerinde kadınlar erkek meslektaşlarına kıyasla daha fazla engelle karşılaşırken, yönetim kademelerinde kadın temsili yok denecek kadar azdı” denildi.
“Okul müdürü kadın oranı yüzde 7”
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, kamuda kadın yöneticilerin azlığına değindi.
“Türkiye’nin en büyük bakanlıklarından olan Milli Eğitim Bakanlığı’nda OECD’nin yaptığı en son araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 56’sı kadın iken, okul müdürü kadınların oranı ise sadece yüzde 7’de kalmıştır. Sağlık Bakanlığı’nda da bu durum çok farklı değildir: Yine son yapılan araştırmaya göre ülkemizde başhekimlerin %88.9 erkeklerden oluşurken sadece 11.1’i kadınlardan oluşmaktadır. Kadın emeğinin bu denli değersizleştirildiği bir düzende, gerçek anlamda bir eşitlikten söz etmek ne yazık ki mümkün değildir.”
“Atatürk kadın haklarını toplumun ilerlemesi için gereklilik olarak görmüştür”
Konfederasyon açıklamasına şöyle devam etti.
“Mustafa Kemal Atatürk, kadın haklarını bir lütuf olarak değil, toplumun ilerlemesi için bir gereklilik olarak görmüştür. Avrupa’daki birçok ülkeden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış, eğitimde ve iş hayatında eşit koşullar sağlanmaya çalışılmıştır. Kadın, Atatürk devrimlerine göre sadece anne veya eş olarak değil, birey olarak tanımlanmış ve toplumsal gelişimin temel taşı olarak görülmüştür.
Ülkemizde Evlenme İstatistiklerine göre resmi olarak ilk evliliğini 2024 yılında yapmış olan kadınların ortalama evlenme yaşı 25,8’e çıkmıştır. Bu oran yüksek görülse de ülkemizde hala çocuk yaşlarda evlendirilen ve eğitimden mahrum bırakılan kız çocuklarının sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Ancak bugün gelinen noktada Atatürk’ün kadın devrimi ile verilen haklar büyük bir gerileme sürecine sokulmuştur. Kadınlar eğitimde, istihdamda ve karar alma mekanizmalarında arka plana itilmiştir. Kadınları kamusal alandan uzaklaştırmaya yönelik geliştirilen tüm politikalar, Cumhuriyet’in aydınlanmacı anlayışına açıkça aykırıdır.”
“2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti”
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin artık toplumsal bir kriz haline geldiği belirtilerek, 2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü yaşandığı aktarıldı. Mevcut yasaların yeterince caydırıcı olmadığı, cezasızlık politikalarının failleri cesaretlendirdiği ifade edildi. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının kadınların yaşam hakkını doğrudan hedef aldığı belirtilirken, şiddeti önlemek için somut ve caydırıcı politikaların hayata geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, kadınlara yönelik ayrımcılığın sona erdirilmesi ve şiddetle etkin mücadele edilmesi için İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden dönülmesini, 6284 sayılı yasanın eksiksiz uygulanmasını ve ILO 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını talep etti. Ayrıca, kadın istihdamını artırmak için kreş desteği, esnek çalışma saatleri ve güvenceli iş koşulları gibi düzenlemelerin hayata geçirilmesi çağrısında bulunuldu.
“Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”
Son olarak, kadın emeğinin sömürülmediği, kadınların eşit ve özgür bireyler olarak toplumsal yaşamda hak ettiği yeri aldığı bir Türkiye’nin mümkün olduğu vurgulanarak, “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! Yaşasın kadın mücadelesi!” denildi.