Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
kule reklam
kule reklam
Header reklam

Türkiye’nin ilk banka soyguncusu Necdet Elmas’ın filmleri aratmayan hikâyesi

1961 yılının sıcak bir

1961 yılının sıcak bir Ağustos günü, öğle vaktinde Türkiye’de daha önce benzeri görülmemiş bir şey yaşandı. Buğday Bankası’na elinde bir tabanca ile giren bir adam, haberlerin manşetlerinden düşmüyordu. Ülkede ilk kez banka soygununu gerçekleştiren bu adam, Necdet Elmas’tan başkası değildi.

Ülkenin sıkı yönetimde olduğu ve daha önce hiç banka soygununun yaşanmadığı o dönemde, halk şaşkın bir şekilde olan biteni izliyordu. Türkiye’nin ilk gangsteri olmayı başarırken adından da senelerce söz ettirdi Necdet Elmas.

İşin garibi ise hiç soygun yapmamışçasına yalnızca söylediği sözlerle gündem olurken bir tek alkışlanmadığı kalmıştı. İşçinin parasına dokunmayan gururlu duruşu, garip bir şekilde büyük saygınlık toplamıştı.

Necdet Elmas, Konya’nın Ereğli ilçesinde, yoksulluk içindeki bir ailede dünyaya geldi.

9 Ocak 1935 doğumlu bu gencin ailesinin zor durumu, onu 12 yaşında evden kaçmaya yönlendirdi. Konya’da zengin olma hayaliyle çeşitli işlere girişti ancak beklediği başarıyı elde edemedi.

Bu hüsran üzerine, İstanbul’a yönelerek İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Ancak eğitimini ikinci sınıfta bırakarak parayı yasa dışı yollardan kazanma arayışına girdi. Temiz olmayan işlere bulaşarak hayatını farklı bir yön çizdi.

İşte soygunculuğa böyle bir geçiş yapmış Elmas. Bakıldığındaysa kendini yetiştirmiş, kültürlü birisi olduğu söyleniyor. Ancak zengin olma tutkusu onu farklı yollara saptırmış belli ki.

O sene, İstanbul’un Çemberlitaş semtindeki Buğday Bankası; uzun boylu, iri yapılı, gözlüklü ve sağ yanağında bir yara izi taşıyan adamın ziyaretiyle sarsıldı.
Bu adam, bankaya girer girmez elindeki 6,35’lik tabancayı çekerek o hepimizin filmlerde duyduğu meşhur cümleyle bağırdı: “Kimse kıpırdamasın, vururum!”

Bankanın içindeki herkes şaşkındı çünkü eşi benzeri bu zamana kadar hiç yaşanmamıştı bu olayın. Necdet, bankadan içinde 200 bin liradan fazla para bulunan çantayı alırken banka müdürüne tek bir el ateş ederek onu ağır yaraladı.

Ardından kapıda bekleyen ve muhtemelen de çalmış olduğu Chevrolet arabaya binip olay yerinden hızla uzaklaştı. Bu araba, daha sonra onu yakalama girişimlerinde önemli bir argüman olacaktı.

İlk soygununun ardından bir ay geçtikten sonra Elmas, bu sefer İş Bankası’na bir baskın düzenledi.

Bu bankada soygun yaparken herkesin diline dolanan o meşhur cümleyi kurdu. Soygun esnasında bankanın köşesinde bir adam dikkatini çekiyor, adama ne iş yaptığını sorduğunda aldığı “işçiyim” cevabı, onunla özdeşleşen cümleyi kurduruyor: “Ben işçinin parasını almam!”

İşin ilginç yanı, yaptığı soygun unutuluyor; bu cümle, halkın dilinden düşmüyordu.

İki soygun arasında da kısa süreler olmasına rağmen bir türlü yakalanamayan soyguncu, manşetlerden düşmüyordu. Hükûmet bunun için itibar kaybediyor; gazetelerde, Necdet Elmas’ı yakalayana 100 bin lira para ödülü bile verildiği yazıyor, ama ne çare!

Tüm bu olayların akabinde Elmas’ın aslında hapishane kaçkını olduğu öğreniliyor.

İsim değiştirerek halkın arasına karışan soyguncu; kimsenin ruhu duymadan mahkûm değilmişçesine etrafta geziyor, hiçbir emniyet müdürlüğü ise bu durumun farkına varamıyordu.

Meşhur Chevrolet arabasıyla ünlenen Necdet Elmas, tam bir araba sevdalısıydı. Öyle ki o dönemde Chevrolet arabalar kendisiyle özdeşleştiği için polisler gördüğü her bu model aracı Elmas sanıp çeviriyorlardı. Sırf bu yüzden bir ailenin kurşun yağmuruna tutulduğu bile olmuştu.

Bu esnada Necdet Elmas, polislerle alay edercesine karakola mektuplar gönderiyor, karda yürüyüp izini asla belli etmiyordu. Mektuplarda ise yapacağı yeni soygunların haberini veriyor, âdeta herkesle eğleniyordu. Hayatı seven, muzip tavrı buradan da belliydi.

Chevrolet arabasını, yakalanmamak uğruna yaktı.

Olaylar her geçen gün büyürken ve Necdet Elmas çok sevdiği aracını yakalanmamak uğruna yakarken, insanlar da Chevrolet arabalar almaya başladılar. O dönemde âdeta bir furya hâline gelen bu çılgınlık, Elmas’ın da yakalanmasını aslında geciktiriyordu.

Sürekli yanlış adamlar Elmas diye yakalanıyor, ama bir türlü asıl soyguncuya ulaşılamıyordu. Oldukça zeki ve kurnaz birisi olduğu her hâlinden belli olan Necdet; planlarını ustalıkla kurguluyor, yakasını ele verecek şeyler yapmaktan imtina ediyordu.

Fakat hiç beklenmedik bir şey oldu… Onca kaçış, çaba ve kurnazlığı çöpe atacak bir şey.

Akrabasının ihbarı üzerine yakayı ele verdi. Elmas’ı savunmuyoruz ancak bu durum tam anlamıyla akraba terörü diyebileceğimiz bir şey. Saklandığı yerden ihbar üzerine yakalanan soyguncunun “Bana bakın, zaten kafam bozuk, üzerime varmayın ha! Yoksa ya intihar edeceğiz ya da yaylım ateşi açacağız. Kıyamet o zaman kopacak! Evvela şefinizle konuşmak istiyorum.” demesinin ardından içeri giren binbaşıya silahını ve paraları teslim etti.

Daha da ilginci şu; kendisi tıraş olmuş, saçını sakalını düzeltmiş ve öyle tutuklanmış.

Kendisine özen gösterdiği her hâlinden belli olan Necdet, bulunduğu bu ricadan ötürü tıraşını olduktan sonra evden çıkarılmış. Çapkın olduğu bilinen bu adamın bir de o hâldeyken kadınlara kur yaptığı söyleniyor. Hayatın her anından keyif almak böyle bir şey olsa gerek!

20 yıl hapis cezasına çarptırılan Elmas’ın mahkemede verdiği ifade de tıpkı bankada işçiye söyledikleri gibi gündem oldu. İfadesinde “Duruşmalar sırasında mahkemenizi incitecek bir şey söyledimse bunu hâletiruhiyeme atfetmenizi rica ederim. Suçta bir kasıt aranırsa benim bu suçta bir kastım yok. Suç bir kir, ceza ise bir banyodur. Ben bu banyoda yıkanacağım. Banyonun dozu fazla kaçırılırsa bu banyo fayda değil zarar tevlit eder. İleride bir kitap yazıp durumu efkârıumumiye arz edeceğim. Müdafaalar tali derecede kalır. Esas müdafaanın vicdanlarınızda yapılmasını istiyorum. Adalet önünde boynum kıldan incedir.” cümlelerini sıralayarak yine gündeme oturmayı başardı.

Hollywood filmlerinden fırlamış gibi olan bu hikâyenin sonu mutlu mu yoksa mutsuz mu biz karar veremedik. Adamın yarınlar yokmuşçasına maceralı bir hayat geçirmesi, son anda bile polislere istediğini yaptırması tam “filmlerde olur böyle şeyler” tadında.

Söylenenlere göre Beşiktaş’ta şu an bir büfesi var ama kendisinden hiç haber alınamamış. Günümüzde de dizisinin yapılacağı Sina Koloğlu’nun duyurduğu bir haberle gündeme geldi. Sizce bu rolün hakkını hangi oyuncu verebilir?