Her birimiz zaman içerisinde gözlenen bir takım gelişmeler üzerine tepkiler gösteririz.
Özellikle toplumun genelini ilgilendiren bir olumsuzluk söz konusu olduğunda…
Üzerinde yaşadığımız, dahası yaşam iksiri olduğu tartışma götürmeyen bir varlık, bir şekilde tahrip edildiğinde…
Kısaca, yaşam kaynağı olduğuna kuşku duyulmayan DÜNYA, hiçte olmaması gereken bir takım gelişmelere sahne olursa.
Ve daha neler, neler..
Hal böyle olunca tek bir şey söylenebilir.
Böylesine kabul edilemez bir eylemin müsebbiplerine ses çıkarmamak, kısaca SESSİZ KALMAK KABUL EDİLEMEZ.
DOLAYISIYLA BİZDEN DEĞİLDİR.
***
Sanılmasın ki bu yaklaşım abartılı.
Bir şekilde ajite ediliyor.
Kesinlikle değil…
Kaldı ki olamaz da…
Eğer yaşadığımız dünya, insanlar ve de Yüce Yaratanın yarattığı tüm varlıklar için tek yaşam kaynağı ise…
Ki aksi düşünülemez…
Ne yayıp edip, korunmalıdır.
Özellikle taşıdığımız sorumluluk gereği…
Başkalarının da yaşadığını akıldan çıkarmayarak…
Bu nedenle her kim olursa olsun gereğini yerine getirmeli, kesinlikle sessiz kalmamalı…
Değilse yaşamın ve de taşıdığımız sorumluluğun ne anlamı kalır ki!
***
Kuşkusuz, gözlenen gelişmeler bağlamında cevap arayan bir takım sorular var.
Vurguladığım gibi insanlar ve tüm canlı varlıklar için yaşamın vazgeçilmez unsuru olan dünya adına, gereğini yerine getiriyor muyuz?
Her kim olursa olsun, yaşadığımız ortam dahil diğer yerlerin tahrip olmaması için, üzerimize düşen görevi eksiksiz yerine getiriyor muyuz?
Yanı sıra istenmeyen yaklaşımlar sergileyenleri uyarıyor muyuz?
Daha da cevap arayan sorular, sorular.
Her ne kadar, gelişmeler bağlamında duyarsız kalınmadığı gözlense de tümüyle yerine getirildiğini söylemek olası değil.
Aksi olsaydı, dünyanın kirletildiğine ilişkin gelişmeler medya organlarına yansımazdı.
Demek ki bir takım olumsuzluklar vardı.
Dünya, bilerek ve bilmeden bir şekilde kirletiliyordu.
Hem de akıllara ziyan bir şekilde…
***
Oysa gelinen noktada tam tersi olmalıydı.
Değil mi ki dünyanın nüfusu, tahminlerin üzerinde bir rakamla durmadan artıyordu.
Neresinden bakılsa toplam nüfus 7 milyara yaklaşmıştı.
Bunu üzerine ülkeler bir şekilde oturup düşünmeliydi.
Özellikle aşırı nüfuslanmaya sahip olanlar.
Kaldı ki yüksek nüfusun gözlendiği ülkelerin birçoğu, ekonomik bağlamda sıkıntı içerisinde olanlardı.
Bu nedenle, acilen planlamaya gitmeleri gerektiği halde, gereğini yerine getirdikleri söylenemezdi.
Hal böyle olunca, sıkıntı içerisinde kalmaktan kendilerini alamıyorlardı..
Buna karşın sessiz kalmak daha da sıkıntılar doğuracağına göre çözüm, planlama dahilinde hareket etmektir.