ETKİSİ BÜYÜK OLUNCA

Bilindiği gibi ülkemiz, yaklaşık 10 gün öncesinde 10 ilimizi derinden etkileyen bir büyük depremle yüz yüze gelmişti.

Üstelik bu sarsıntı sıradan bir olay değildi.

Özellikle konuya ilişkin bilim adamlarının yaptığı açıklamaya göre yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak nitelendiriliyordu.

Her ne kadar dünyada konuşlanan 3 ülkede benzer bir sarsıntı gözlense de, bu denli etki yaratmamıştı.

Dolayısıyla, bizim tabirimizle olanlar olmuştu.

Aynı kentlerde, kurtarma çalışmaları sırasında ortaya çıkan tablo, her şeyi anlatıyordu.

Kaldı ki arama ve kurtarmaya yönelik çalışmalar devam ediyordu.

Daha da kayıplarımız var mıydı?

Bekleyip göreceğiz demektir.

                                                              ***

Bir kez daha belirtmek gerekirse, ülke olarak bir büyük afetle yüz yüze gelinmişti.

Belirtildiği gibi 10 ilimiz ve kendisine bağlı tüm yerleşim birimleri de aynı etkinin altında kalınca, ortaya gerçekten her birimizi derinde yaralayan bir tablo çıkmıştı.

Sonra nasıl etkilenilmezdi?

Söz konusu depremin kapsadığı alan, dünyada konuşlanan belirli nüfusa sahip birçok ülkenin yüzölçümünden fazlaydı.

Aradan geçen yüz yıllık süreçte gözlenen en büyük 3.deprem olarak nitelendirilmesi bu yüzdendi.

Özellikle tüm dünyanın gözlerini ülkemiz üzerine çevirmesi, yanı sıra sayıları 100’e yaklaşan ülkenin bir fiil yardım etmek amacıyla ülkemize gelmeleri, her şeyi ortaya koyuyordu.

                                                                    ***

Bakıp görüldü Türkiye, tarihte eşine az rastlanan ETKİSİ BÜYÜK bir felaketle yüz yüze gelmişti.

Bunun üzerine onca ülke, kayıtsız kalmak olmazdı yaklaşımı içerisinde hareket etmiş ve hala etmektedir.

Bu arada, dikkat çekmek yanında, memnun eden bir gelişme daha vardı.

Geçen süreler içerisinde, tabir yerindeyse bir türlü yıldızımız barışmayan ülkelerden ERMENİSTAN dahi yardıma gelmişti.

Kuşkusuz bu yaklaşım, gözlenen depremin ne denli etkili olduğunun belirgin göstergesiydi.

İlişkin olarak dense ki, bu felaket üzerine kayıtsız kalan hiçbir dünya ülkesi yoktu.                                  

Kesinlikle abartı değildi.

                                                                  ***

Ulusal bazda yayın yapan kanallarımız yanında, dünya ülkelerinin ilgili basın kuruluşlarının da dayanışma ve yardımlaşma bağlamında aynı yaklaşım içerisinde olmaları, bir gerçeği ortaya koymuştu.

“Ülkeler birbirleriyle, çeşitli nedenlerle bir takım anlaşmazlıklar yaşasalar da insan hayatının söz konusu olduğu hallerde, asıl olan yardım elinin uzatılmasıdır” yaklaşımını sergilemekten çekinmemişlerdi.

İlişkin olarak, “Bir gün bizlerde benzer olayların etkisinde kalabiliriz eğilimi içerisinde hareket edildiği” bu olayda açıkça gözlenmiştir.

Bunun en belirgin göstergelerinden biri;

“Bir musibet bin nasihatten evladır”  beylik sözünde karşılığını bulan yaklaşımdır. 

Dolayısıyla tarihte eşine ender rastlanan bu olay, bir gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.

“Asıl olan, ülkelerin şartlar ne olursa olsun dayanışma içerisinde olmalarıdır.”

Kuşkusuz o takdirde, gerektiği şekilde hareket edildiği için beklentiler karşılık bulurdu.

                                                                      ***

Gözlenen gelişmeler üzerine cevap arayan, önemli bir soru daha vardı.

Ülkelerin birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaları için bir felaketle yüz yüze gelmeleri mi gerekirdi?

Oysa, muhtemel bir sorunu karşılıklı çözüme kavuşturmaları en akılcı ve mantıklı yaklaşım olurdu.

Nasıl ki 10 ilimizde gözlenen bir felaket üzerine onca dünya ülkesi yardım etmek amacıyla gelmişti.

Birlikte bir can kurtarabilir miyiz? diyerek gece gündüz çalışmışlardı.

Sonuçta yadsımanın mümkün olmadığı bir realite vardı.

Ülkemizde gözlenen, ilişkin olarak SADECE ETKİSİ BÜYÜK olaylarda değil, diğer hallerde de aynı dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmak, olmazsa olmaz bir yaklaşımdır.