TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Coşkun Çatalkaya, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı. Çatalkaya, “Bu büyük felaketin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen yeterli tedbirlerin alınmaması nedeniyle sadece depremler değil çok sayıda doğa kaynaklı afet, ağır maddi ve manevi hasarlar vermeye devam ediyor. Daha fazla zaman kaybetmeden yara sarma politikalarına yerine zarar azaltmayı önceleyen politikalar hayata geçilmelidir” dedi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Coşkun Çatalkaya, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümü nedeniyle oda binasında açıklamalarda bulundu.
Çatalkaya, şunları söyledi:
“Ülkemizde doğa kaynaklı afetlerle mücadele için milat olduğu varsayılan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 24 yıl geçti. Bu süreç içerisinde doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızda iyileşme bir yana kırılganlıkların katlanarak arttığını 6 Şubat 2023‘de Kahramanmaraş depremleri açıkça gösterdi. Resmi açıklamalara göre 51.000’ni aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirmesi, 100.000’ni aşkın vatandaşımızın yaralanması, 310.000 bina ile çok sayıda baraj, köprü, yol, demiryolu, liman, enerji tesisleri ile altyapının uğradığı ağır hasar, getirildiği savunulan çözümlerin afet risklerini azaltmadığını, sadece “yara sarma” amacına hizmet ettiğini bir kez daha bizlere göstermiştir.
“ÇOK SAYIDA DOĞA KAYNAKLI AFET HASARLAR VERMEYE DEVAM EDİYOR”
17 Ağustos 1999 tarihinde, saat 03:02`de Gölcük’te meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki deprem, Kocaeli, Sakarya, Düzce, İstanbul, Yalova ve Bolu illerimizde resmi rakamlara göre 18.373 kişinin yaşamını yitirmesine, yaklaşık 50.000 kişinin yaralanmasına, 375.000 konut ve işyerinin yıkılması veya hasar görmesine neden olmuştur. Bu büyük felaketin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen yeterli tedbirlerin alınmaması nedeniyle sadece depremler değil çok sayıda doğa kaynaklı afet, ağır maddi ve manevi hasarlar vermeye devam ediyor.
“AKP İKTİDARI BAZI UYGULAMALARDA AFET RİSKLERİNİ DAHA DA ARTTIRMIŞTIR”
AKP iktidarı 20 yılı aşkın süredir ülkemizi doğa kaynaklı afetlere hazır hale getirip, risklerini azaltmak yerine “imar afları, kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşümü esas alan uygulamalar, fay zonlarının üstü, sıvılaşma, heyelan, kaya düşmesi, çığ ve taşkın tehlikesi yüksek jeolojik sakıncalı alanları imara açmak” gibi uygulamalarla, afet risklerini daha da arttırmıştır.
“YIKIMLARIN BEDELİNİ YURTTAŞLARIMIZ ÖDEDİ”
1999 Marmara depremlerinde yaşanan yıkımların bütün sorumluluğu tek bir müteahhite yıkılmış, 6 Şubat 2023 depremlerinde ise etüt ve projeleri ilgili kurumlar tarafından denetlenerek yapı ruhsatı ve iskân izni verilmiş 310.000 binanın yıkılması veya ağır hasar alması ve bunun sonucunda 51.000’i aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirmiş olmasına rağmen, sorumlu tek bir yönetici hakkında soruşturma açılmamıştır. Başlatılan soruşturmalar sonucunda tutuklanan 325 kişiden bazıları ise hızla serbest bırakılmıştır. Yani depremde yaşanan ölümlerin ve yıkımların bedelini kentlerimizi, jeolojik tehlikeleri görmezden gelen, arsa ve imar rantını esas alarak yönetenlere değil, ülkesinin kurumlarına güvenerek konut veya işyeri satın alan, bina yapım süreçlerinde hiçbir sorumluluğu bulunmayan yurttaşlarımızın ödemesi uygun görülmüştür.
“YEREL İDARELERİN ÇOĞU AFETLER KARŞISINDAKİ SORUMLULUKLARINI BİLMİYOR”
Her doğa kaynaklı afet sonrasında yerel idarelerde yaşanagelen keşmekeş ve yetki karmaşası yıllardır süregelmektedir. Yerel idarelerin çoğu afetler karşısındaki sorumluluklarını bilmedikleri gibi yaşadıkları kentleri tehdit eden doğa kaynaklı afet risklerinden de habersizdirler. 2021 yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı öncülüğünde oluşturulan İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP)’nın yürürlüğe konulması önemli bir gelişme olmakla birlikte, yerel idarelerin gerek uzmanlık gerektiren bu planlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları, gerekse çoğunun bünyesinde afet riskleri ile mücadele birimlerinin bulunmaması nedeniyle yeterli tedbirleri almadıkları görülmektedir. Mevcut durum ile İRAP raporlarının, daha önce çok sayıda örnekte yaşandığı gibi, eyleme dönüşemeden “tozlu raflarda” kalma olasılığı büyüktür. İRAP raporlarında belirtilen afet risklerinin azaltılması amacıyla Belediyelerin kurumsal kapasitesi artırılmalıdır. Bu amaçla geçtiğimiz aylarda değiştirilen Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik ile belediyeler bünyesinde kurulan “Afet İşleri Başkanlıkları/Müdürlüklerinin” görev kapsamı bir yönetmelikle tanımlı hale getirilmeli, liyakatli kadroların görev alması için yerel yönetimler uyarılmalıdır.
“YARA SARMA POLİTİKALARINA YERİNE ZARAR AZALTMAYI ÖNCELEYEN POLİTİKALAR HAYATA GEÇİLMELİDİR”
Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı “etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin üzerinden geçen 24 yıla rağmen doğa kaynaklı afetler karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapısı güçlü, olası afetler karşısında dirençli bir toplum olmaktan epeyce uzakta olduğumuz gerçeği görülmeli ve daha fazla zaman kaybetmeden yara sarma politikalarına yerine zarar azaltmayı önceleyen politikalar hayata geçilmelidir.”
Haber: Esma Turan